‘Zerîlerin Direnişi’ fuarda kitapseverlerle buluştu
- 11:26 18 Aralık 2023
- Kültür Sanat
AMED – Gazeteci Rojbin Deniz’in, DAİŞ tarafından kaçırılan Êzidî kadınların hikayelerini anlattığı “Zerîlerin Direnişi- Güneş kavminin kadın hikayeleri” kitabı Amed’de ilk kez kitap fuarında okuyucuyla buluştu.
Amed’de Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) ile Eylül Fuarcılık işbirliğinde organize edilen ve 16 Aralık’ta kapılarını açan Mezopotamya Kitap Fuarı, yoğun ilgi ile sürüyor. Fuarda yayınevlerinin stantlarında binlerce kitap okuyucuyla buluşturulurken, Aram Yayınevi’nin de ilk kez bu fuarda kitapseverlere sunduğu eserler var. DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e yönelik geçekleştirdiği saldırılar sırasında kaçırılan ve daha sonra kurtarılan Êzidî kadınların yaşamı işlenen ve gazeteci Rojbin Deniz’in kaleme aldığı “Zerîlerin direnişi- Güneş kavminin kadın hikayeleri” kitabı da ilk kez bu fuarda okuyucuya tanıtıldı.
Zulme rağmen direnişin hikayesi
İlk olarak Avrupa’da Newaya Jin gazetesi tarafından basıma hazırlanan ve Meyman Yayınları’nca basılan kitap, Mezopotamya Kitap Fuarı’nda da Aram Yayınevi’nin basımıyla sergilendi. Jineoloji Akademisi tarafından önsözü hazırlanan kitapta, Êzidîlik inancı, kültürü, Êzidî kimliği ve son fermana dair bilgiler yer alıyor. Kitabın yazılmasında Nagihan Akarsel’in büyük bir rolü olduğunu Ağustos ayında NuJinha’ya verdiği röportajda belirten Rojbin, “Git ve o kadınlara ulaş” demesiyle hikayeleri yazmaya karar verdiğini belirtmişti. Rojbin’in verdiği röportajda kitabının bir kısmından yaptığı alıntıda, Êzidî kadınların yapılan bütün zulümlere rağmen direndiklerini ve kimliklerinden vazgeçmediklerini belirtti.
‘Êzdalığı yaşatarak intikamımı alacaktım’
Rojbin, DAİŞ tarafından Şengal’e düzenlenen soykırım saldırısında oğlu ve kızı ile DAİŞ tarafından kaçırılan 22 yaşındaki Sitî’nin hikayesinden bir bölümde kadınların yaşadığı zorluğun ağırlığını şu sözlerle aktarıyor: “Halep’te DAİŞ’li bir Türk bizi satın almıştı, gece gündüz bizi köle gibi çalıştırıyordu. Bir gün bize pirinç pilavı verdiler. Uzun bir süreden sonra ilk defa yemek yiyecektik. Hep bize kuru ekmek ya da küflenmiş ekmek veriyorlardı. İşte o gün bize pirinç pilavı verdiler. Önümüze koyduk. Oğlum pilava baktı baktı ve sonra kafasını kaldırıp bana baktı, ‘Anne gel bu dünyadan ayrılalım. Sen önce beni ve kardeşimi öldür sonra kendini öldür, bu cehennemden kurtulalım. Eğer yapamazsan ben yapayım, seni ve kardeşimi öldüreyim, sonra kendimi öldürürüm’ dedi. Oğlum bunu söylediğinde daha 5 yaşında küçük bir çocuktu. Ama yaşadıkları ona bunu söyletecek kadar ağırdı. Oğluma sıkıca sarıldım. Buradan kaçacağız. Onlara inat yaşayacağız. İki çocuğuma sımsıkı sarıldım. Birlikte Tawis-i Melek’e dua ettik, ‘Gel bizi kurtar’ dedik. Onlara kıyamadım. Yoksa ben de defalarca oğlumun söylediğini düşündüm. Gözümün önünde, onlarca Êzidî kadın kendini öldürdü. Birçoğuna tanık oldum. Ama ben hepsine inat yaşayacak ve DAİŞ’in elinden kurtulacak, Êzdalığı yaşatarak intikamımı alacaktım...”