Meryem Xan’ın dengbêjlik mirasını sürdürüyor

  • 09:07 3 Ekim 2023
  • Kültür Sanat
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Henüz çocuk yaşta mırıldandığı klamlar ile asi ve mücadeleci Meryem Xan’dan ilham alarak dengbêjlik kültürünün taşıyıcılarından biri olan Evîn Sindî, “Her bir dengbêj, Kürt halkının yaşam hikayesini haykırıyor. Onun için dengbêjlik benim bir parçam. Tek bir Kürt bile kalıp bizi dinlese, öleceğimiz güne kadar Kürtler için tarihimizi dengbêjliğimizle söyleyemeye devam edeceğiz” diyor.
 
Kürt halkının günden güne büyüyen ve dilden dile gelenekselleşen dengbejlik kültürü, nesilden nesle aktarılarak günümüze kadar yaşatılmaya devam etti. İlk başta Kurmancî stranlar söyleyerek Kürt tarihinde etkileyici sesiyle yer edinen “Siltana Kurda” (Kürt Sultanı) ismiyle anılan Meryem Xan, 1904 yılında Şirnex’in (Şırnak) Dêrgul köyünde dünyaya gelir. Dengbêj sanatına ve dengbêjlere değer veren bir aile ortamında büyüyen Meryem Xan, 10 yaşına geldiğinde kendisini Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı, bölgede isyanların, Ermeni ve Süryani soykırımlarının ve sürgünlerin sıkça yaşandığı bir dönemin içerisinde bulur. Meryem Xan’ın ailesi de bu soykırımlar nedeniyle Qamişlo’ya göç eder.
 
Kürt kadınların ilham kaynağı
 
Meryem Xan burada Kürt dili, edebiyatı ve siyasetine katkılarıyla Kürt tarihinde önemli bir yere sahip olan Bedirxan ailesiyle tanışır. O dönemde divanlarda stranlar seslendiren Meryem Xan, Mehmet Bedirxan ile evlenir. Mehmet Bedirxan, Meryem Xan’ın stran seslendirmesine karşı çıkar. Meryem Xan ise bu duruma, “Şarkı söylemeden yaşayamam. Kanımda sanat ve şarkılar var” diyerek tüm karşı çıkmaları reddeder. Mehmet, bir tercih yapmaya zorlar ve Meryem Xan da, “Ben sanatsız yaşayamam. Sanatsız yaşarsam ölürüm” sözleriyle evliliğini bitirme kararı alır. Meryem Xan günden güne sanata, kültürüne ve Kurmancî’ye olan bağlılığını büyütür. Dengbêjlik ile neredeyse tüm duygu ve yaşamsallığını dile getiren Meryem Xan, aynı zamanda Kürt kadınlara da büyük bir ilham kaynağı olur.
 
Öncü dengbêj kadınların mirası
 
Meryem Xan’dan cesaret alan kadınlar, zamanla dengbêj ve klamlar söylemeye başlar, kültürünü ve anadilini yaşatmak için Kürt sanatına dört bir elle sarılır. Bu gelenek kuşaktan kuşağa aktarılarak toplumsal belleğin devamlılığını sağlar. Yaşayan canlı bir tarih olan klamlar, Kürt halkının dengbêjlik aracılığıyla dile getirdiği ve sesle ürettiği bu tarihi günümüze kadar ulaştırır. Bu yolun öncüleri ise Sûsika Simo ve Meryem Xan nezdinde sayısız kadınlardan oluşur…
 
Meryem Xan’dan esin ve ilham alan, klamlarında dilinden düşürmeyen dengbêj kadınlardan biri de Evîn Sindî. Dengbêj Evîn’in hikayesine uzanıyoruz.
 
Dengbêjliğe giden yol
 
Evîn, Wan’ın Şax (Çatak) ilçesinde 10 çocuklu bir ailenin kızı olarak 1981 yılında dünyaya gözlerini açar. Dengbêjlik kültürüyle henüz çocuk yaşlarda tanışan Evîn, babaannesinin küçükken seslendirdiği stranlarla büyür. Küçük yaşlarda kullanmaya başladığı Kurmancî’yi günden güne sahiplenen ve stranlar eşliğinde yaşamsallaştıran Evîn, “Kürt Sultanı” ismiyle anılan Meryem Xan’dan büyük bir ilham alır.
 
İlk stranı…
 
“Beni en çok etkileyen şey Meryem Xan’ın stranlar için verdiği yaşam mücadelesi oldu” sözleriyle Meryem Xan’ın mücadelesinden etkilendiğini söyleyen Evîn, “Ondan ilham aldım. İlk sahne aldığım zaman da Meryem Xan’ın ‘Were domam’ şarkısını seslendirdim. Were domam stranı beni çok etkilemişti ve bu stranı söyledim. Dengbêjlik çok kıymetlidir. Kendimi orada görebiliyorum. En çok kendimi oraya ait hissediyorum. Dengbêjlik bizim kültürümüzü, kimliğimizi, yaşam biçimimizin felsefik sembolü haline gelmiştir” ifadeleriyle dengbêjlik kültürüne yüklediği anlamı dile getiriyor. 
 
‘Kendimi her zaman stranlarda buldum’
 
Dengbêj kültürünün Kürt halkının yaşam biçimi olduğunu ve halka hitap ettiğini aktaran Evîn, stranların kendisini tamamladığını söylüyor. Stranların gerçek hikayelerden esinlendiğini ifade eden Evîn, “Her bir dengbêj, Kürt halkının yaşam hikayesini haykırıyor. Onun için dengbêjlik benim bir parçam. Kürt halkının tarihini anlatan dengbêjlik, özde kadınlara hitap eden bir noktada. Bu nedenle de ben kendimi her zaman dengbêjlik kültüründe ve stranlarda buldum. Ve de kendimi oraya ait hissediyorum” diyor.
 
Erkek egemen zihniyete karşı mücadele yürüttü
 
Dengbêjliğin özünde kadınların eseri olduğunu paylaşan Evîn, “İslamiyet yaygınlaştığı zaman dediler ki, ‘Dengbêjlik günahtır, ayıptır, haramdır’. Kadınlara ait olan bu kültür, kadınların elinden alınarak erkeklere verildi. Daha sonra erkekler toplumda dengbêjlik yaptı. Asıl kadınlara özgü olan bu dengbêjlik kültüründe daha sonra erkekler stranlar söylemeye başladı. Tüm toplum çok iyi bilsin ki dengbêj kadınların söylemleriydi. Onların sözleriydi. Kadınlara yönelik saldırılar şu an olduğu gibi geçmiş dönemlerde de olmuştur. Dengbêj kültürümüzün yok edilmesine dönük saldırıları da gördüm. Bu eksikliği fark etmem ile birlikte dengbêjlik olan kültürümüzü yaşatmaya karar vererek söylemeye başladım” şeklinde konuşuyor.
 
İlk kez koroya katıldı
 
Evîn, dengbêjliğe başlama hikayesini ise şöyle anlatıyor: “Bir gün Esenyurt’a gittim ve orada erkek korosundan oluşan bir grup vardı. Kürtçe şarkılar söylüyorlardı ve benim aklıma küçüklüğüm geldi, heyecan sardı içimi. O günden sonra ben de karar verdim ve kendimi ait hissettiğim yerin orası olduğunu anladım. Kürtçe stranların bana yansıdığı o ilham kaynağı ile koroya katıldım. Tıpkı Meryem Xan’nın söylediği şarkıları mırıldandığım küçüklüğüm geldi aklıma. Mırıldandığım o şarkı ilhamını yeniden yakalamıştım. Meryem Xan nasıl ki tüm yaşamını bırakıp dengbêjliği yaşamsallaştırdıysa, ben bunun çok etkisinde kaldım. Bunun için de dengbêj kadınlar benim için ilham kaynağıdır. Dengbejlik tarihinde dengbêjleri ekonomik boyutta asla ele almamışlardır. Karşılıksız ve kendi kültürlerini yaşatmak için söylediler ve yaşama ulaştırdılar. Gönülden hissederek yaptılar ve devam ettiler.”
 
Kurmancî’yi çocuklarına da aktardı
 
Kürt dili ve tarihini yaşamsallaştırmak için çocuklara Kurmancî öğretilmesi gerektiğini vurgulayan Evîn, “Geçmişte çocuklarıma da çok stranlar söyledim, onları Kürtçe şarkılarla büyüttüm. Çünkü kültürümüzü onlara da tanıtmam gerekiyordu. Bunun için de çocuklarımızı Kürtçe ile büyütmeliyiz. 6 yıl oldu aktif bir şekilde dengbêjlik yapıyorum ve bundan sonra da söylemeye ve yaşatmaya devam edeceğim. 4 aydır da Guloş ve Xalîde ile biz 3 kadın arkadaş dengbêjlik yapıyoruz. Dengbêjlik üzerine çalışmalarımızı sürdürüyoruz” sözlerini kullanıyor.
 
‘Dengbêj kadındır, yaşamdır…’
 
Kürt halkının stranları, nesilden nesile aktararak bir kültür taşıyıcısı olduklarını dile getiren Evîn, “Yıllardan beridir dengbêjlik bu günlere geldi yani sözlü bir şekilde nesilden nesile aktarıldı. Kürt halkının başına ne geldiyse hepsi de dengbêjlik yoluyla aktarıldı bizlere, o şekilde bilgi sahibi olduk. Yaşamlarını, sevdiklerini ve onların başına ne geldiyse stranlarla ifade etmişlerdir. Kürtler bütün bunları stranlarla dile getirmişlerdir. Dengbêj kadındır, evindir, yaşamdır, Kürt halkının tarihidir, en önemlisi de Kürt kadınların tarihi, dili ve kimliğidir” ifadeleriyle dengbêjliğe olan hislerini aktarıyor.
 
‘Fistanlarımızla dengbêjliği sürdüreceğiz’
 
Kültürünü sonuna kadar sürdürmekte kararlı olan Evîn, yaşamı boyunca dengbêjliği bırakmayacağını da sözlerine ekliyor. Evîn, “Çocuklarımıza da kendi anadilimizi öğretmeliyiz. Sistemin asimilasyon politikalarına karşı dilimizle, kültürümüzle, dengbêjliğimizle yanıt vereceğiz. Tek bir Kürt kalsak dahi mücadele edeceğiz. Tek bir Kürt bile kalıp bizi dinlese, biz de öleceğimiz güne kadar Kürtler için tarihimizi dengbêjliğimizle ve sesimizle söyleyemeye devam edeceğiz. Bizler kadınlar olarak rengimizle, fistanlarımızla, hızmalarımızla, küpelerimizle bu dengbêjliği sürdüreceğiz” mesajını veriyor.