Festivalde kadın forumu: Rojava Devrimi örnek!
- 17:09 6 Ağustos 2023
- Kültür Sanat
DERSIM - 21’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali son gününde “Kadınlar konuşuyor, nasıl yaşıyoruz, ne istiyoruz” başlıklı formda konuşan Yeşil Sol Dersim Milletvekili Ayten Kardu, “Kürtler ve Aleviler olarak sömürülen bir toplumuz. Ama biz kadınlar sömürgenin sömürüsüyüz” derken, gazeteci Ceylan Ülgen, “Kadınlar olarak kendimize Rojava Devrimi’ni örnek alabiliriz” ifadelerini kullandı.
Dersim’de “Madencilik yağmasına karşı doğayı savunalım” şiarıyla 3 Ağustos’ta başlayan 21’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali son gününde “Kadınlar konuşuyor, nasıl yaşıyoruz, ne istiyoruz” başlıklı forumla devam ediyor. Sanat Sokağında gerçekleşen foruma çok sayıda kadın katıldı.
Forumda kadınlar, deprem ve afetlerin toplumsal cinsiyet boyutu, yoksulluğun toplumsal cinsiyet boyutu, kadın ve LGBTİQ+’ların emeği, İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuz bir şekilde uygulamadan kaldırılması sonrası kadınlar ve LGBTİQ+’ların neler yaşadığı konusunda konuşmalar gerçekleştirdi.
‘Baş etme mekanizmalarımızı birbirimizle paylaşmalıyız’
Şilan Es, “Büyük bir ekonomik krizin içindeyiz ve bundan en çok kadınlar etkileniyor. Ben de Belediyede çalışan bir psikoloğum. Bir ekonomik eşitsizlik temelinde gelişen sorunlar var. Kendi birimimizle, kadın birimleriyle konuşuyoruz. Baş etme mekanizmalarımızı birbirimizle paylaşmamız gerekiyor. Birbirimize çözüm üretme noktasında ilerleme sağlayabiliriz” ifadelerini kullandı.
‘Yaşamın her alanında bize yüklenen zorluklar var’
Arzu Yıldız, “Biz kadınlar olarak mikrofonlara alışık değiliz. Çünkü hiçbir zaman mikrofonlar elimize verilmiyor. Bu mikrofonlarda genelde erk zihniyetlerin bize dayattığı bir şey var mikrofonların bize verilmemesi konusunda” diyerek kadınların tarım alanında yaşadığı zorluklara dikkat çekti. Arzu, “Yaşamın her alanında bize yüklenen zorluklar var. Kadın işçisi kadınlar bidonlarla su taşıyor. Regl olmalarına rağmen bidonlarla su taşıyor, ağırlık taşıyor. Bu sorunları nasıl aşabiliriz üzerine konuşmamız lazım” diye konuştu.
‘Ayrımcılık sorunuyla karşı karşıyayız’
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Dersim Milletvekili Ayten Kardu ise şöyle konuştu: “Bizim kadına dair sorunlarımız çok fazla. Elbette biz kadınlar kamuya açık her yerde konuşuruz. Bu kentteki her bir kadının hem kentte yaşadığı sorunlara dair hem de genel kadınların yaşadığı sorunlara dair konuşabilir. Sorunların başında biz kadınların toplumsal yaşam içinde her alanda ayrımcılığa maruz kalmamızdır. Kadınlar her alanda bu ülkede ayrımcılık sorunuyla karşı karşıya. Kadın katliamları, kadın kırımları üzerinden de ifade edebilirim. Ülkede her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor. Taciz, tecavüz 20 yıllık AK- MHP faşizm iktidarında arttı ve kadın hakları ihlal ediliyor.
Hem kadın olarak hem Alevi olarak hem de kadın olarak eziliyoruz
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması ciddi bir sorundur. Hayatımızın her alanına bu anlayışlar yerleşiyor. Biz Alevi topraklarında yaşıyoruz. O nedenle biz hem kadın olarak hem Alevi olarak hem de kadın olarak eziliyoruz. Katmerli ezilmeleri yaşayan bir toplumuz. Kadınlar olarak burada yaşadığımız en önemli sorunlardan biri şiddetin görünür olmamasıdır. Topraklarımızda bir direniş kültürü var, bu inancımızdan da gelen bir şey. Kadın mücadele konusunda belki sesini duyurabiliyor. Ama kentimizde ev içi şiddet çok yoğun yaşanıyor ama yanı sıra ‘Dersim kadını çok güçlüdür’ diye çok güçlü bir toplumsal baskı da var. Evet biz güçlü kadınlarız ama bu toplumsal baskıyla yaşadığımız şiddeti dillendiremiyoruz. Ben daha önce belediye kadın politikaları müdürlüğü de yaptım ve mahalle gezilerimde kadınların çok yoğun bir şekilde şiddete maruz kaldığını görebiliyordum.
Topraklarımıza yönelik çok ciddi bir asimilasyon politikası var
Topraklarımıza yönelik çok ciddi bir asimilasyon politikası var. Kültürümüzün ve dilimizin taşıyıcı ve öncüsü kadınlardır. Tek başına ben devrimciyim, sosyalistim demek örtülü şiddet biçimidir. Çalışma yürüten her kurumun kendi içinde toplumsal cinsiyet eğitimi alması gerekiyor. Özgün eğitimler alması gerekiyor ve bu konuda kadın arkadaşlardan, kadın kurumları ve hareketlerinden yardım alınabilir.
Kadınlar sömürgenin sömürüsüyüz
Kürtler ve Aleviler olarak sömürülen bir toplumuz. Ama biz kadınlar sömürgenin sömürüsüyüz. Biz hem kapitalist sistem tarafından sömürülüyoruz hem de erkek tarafından sömürüye maruz kalıyoruz. Mobinge maruz kalıyoruz. İşe girerken, ‘Evli misin, çocuğun var mı’ gibi sorular soruluyor. Engelli kadınlar diğer engellilere göre daha fazla mobbinge maruz kalıyor. Bütün lokanta ve çay bahçelerinde mutfakta neredeyse sadece kadınlar çalışıyor. Kadınlar çok ucuz ücretlere geceye kadar çalışıyorlar. Bizim sömürüye en çok karşı çıktığımız Dersim’de durum bu şekilde.
Bu topraklarda bir insansızlaştırma ve savaş politikaları sürdürülüyor
Kapitalizm herkesi kuşatıyor ama kadınlar bu kuşatmanın içinde kuşatmanın kuşatmasını yaşıyor. Üretimden kopartılmış bir kentiz. Buna ilişkin kentte ekonomi politikamızın daha gelişkin olması gerekiyor. Bu topraklarda bir insansızlaştırma ve savaş politikaları sürdürülüyor. Topraklarımda kadın üzerinden çok ciddi bir yozlaştırma politikası var. Bizim kadın örgütleri olarak kadının emek sömürüsüne ilişkin çok ciddi, ses yükselten örgütlenmelere gitmesi gerekiyor.
Özgün örgütlenmeyi geliştirmeliyiz
Kentimizin direniş ve örgütlülük kültürü var. O nedenle bu kadar baskı uygulanıyor. Biz toplumsal olarak birlikte mücadele ediyoruz ama özgün örgütlenme çok önemli. Kahveler dolu erkek ve akşama kadar okey oynanıyor. Kadınlar ise o saatte evde ve çamaşır, bulaşık yıkayıp çocuk yapıyor. bu noktada ‘Biz kadın-erkek eşitiz’i tartışmalıyız. Gerçekten eşit miyiz? Kadın olmak toplumun adaletsizliklerine, haksızlıklarına, tahakkümcü, faşizm anlayışına karşı durmaktır ve bu bakış açısını topluma sirayet ettirmedir. Eşitsizlik uygulayan kişileri de eşitliğe davet etmelidir. O yüzden kadınlar özgün örgütlenmeliyiz. Kadın bakış açısının topluma sirayet etmesinden bahsediyoruz. Özgün örgütlenmeyi geliştirmeliyiz.
Mücadelenin yükseldiği her alanda faşizm ilk önce kadına saldırır
Savaş politikalarına değinmek istiyorum. Mücadelenin yükseldiği her alanda faşizm ilk önce kadına saldırır. Onun için kadın bu toplumda bir tehlikedir. Kadının özgürleşmesi onun için tehlikedir. Onun için kadın üzerinden politika üretir. Çünkü toplumun kadın üzerinden gelişeceğini bilir. Siyasette kurduğumuz politika önemlidir. Biz de bu hat üzerinden politika üretiyoruz. Yanılgılı özgürlük anlayışından sıyrılmamız gerekiyor. Dilimiz asimileye uğruyor.”
‘Kadınlar olarak kendimize Rojava devrimini örnek alabiliriz’
Gazeteci Ceylan Ülgen, “Kadın sorununda bir çözümsüzlükle karşı karşıyayız. Biz burada konuşurken bir yerde kadınlar belki katlediliyor. Sömürünün en büyüğünü kadınlar yaşıyor ama çözüm noktasında sürekli bir sıkışma yaşıyoruz. Kadının özne olduğunun farkına varmadığı sürece bu sorunun çözülemeyeceği kanaatindeyim. Burada kaybedilen ve hala bulunmayan Gülistan Doku ile uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne maruz kalan İpek Er Kurdistan’da kadına yönelik uygulanan özel savaş politikalarının bir parçası. Özgün örgütlülük çok önemli. Ama örgütlemeden bahsederken sadece platform veya derneklerden bahsediyoruz. Örgütlenme noktasında kadın öncülüğünde gelişen Rojava Devrimi’ni örnek alabiliriz. Kadınlar olarak kendimize Rojava Devrimi’ni örnek alabiliriz” dedi.
Festival etkinliklerle devam ediyor.