Munzur Festivali’nde tecrit vurgusu
- 15:39 4 Ağustos 2023
- Kültür Sanat
DERSİM - 21’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nde düzenlenen “Güncel Siyasal Gelişmeler” başlıklı panelde konuşan ve tecrit politikalarına dikkat çeken Yeşil Sol Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, “İmralı’da başlayan ve her yere yayılan bir tecrit politikası yürütülüyor. Tecrit politikası bu ülkede o kadar yaygınlaştı ki hanelerimize kadar girdi. Tecrit politikasıyla yürüyor sistem” dedi.
Dersim’de dün başlayan ve 4 gün sürecek olan 21’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali çeşitli etkinliklerle ikinci gününde devam ediyor. Festivalin ikinci gününde Sanat Sokağı’nda “Güncel Siyasal Gelişmeler” başlıklı panel düzenlendi. Moderatörlüğünü avukat Kenan Çetin’in yaptığı panele, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Dersim Milletvekili Ayten Kordu, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) adına Erdal Ataş, Emek Partisi (EMEP) adına Levent Tüzel, Partizan adına Kazım Tosun ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) adına Ebru Yiğit panelist olarak katıldı.
“21’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali Madencilik Talanına Karşı Doğayı Yaşamı Savunuyoruz” yazılı pankartın açıldığı panele çok sayıda kişi katıldı.
Panelde ilk konuşan EMEP’ten Levent Tüzel, tek adam diktatörlüğü ve karşısında duran demokratik siyasi partilere dikkat çekerek, demokrasi ilkelerinin hiçe sayıldığı bir dönemde tek adam rejiminin yeniden seçilerek, Meclis çoğunluğunu aldığını belirtti. Kürtlerin, kadınların, Alevilerin, LGBTİ’lerin ve farklı olan herkesin ötekileştirildiğini ifade eden Levent, iş, ekmek ve özgürlük mücadelesini sürdüreceklerini ifade etti.
‘Her şeyden önce Kobanê Serhildanlarını konuşmak gerekiyor’
Sonrasında ESP adına söz alan Ebru Yiğit, “Bu ülkede güncel siyasal gelişmeler dendiğinde herhangi bir konuyu konuşmadan önce 7 Haziran seçimleri, Kobanê Serhildanları gibi konuları konuşmak gerekiyor. Seçimi tarihi kılan sonuçları değildi. Demokrasinin rafa kaldırıldığı bir ortamda farklı bir sonuç beklenemezdi. Halkımızı burjuva düzen siyaseti içinde seçeneksiz ve yalnız bırakmamalıyız. 14-28 Mayıs seçim sonuçlarından sonra Türkiye ve Kuzey Kurdistan’da nasıl bir sonuç açığa çıktı. Halklar arasında bir umutsuzluk oluştu. Seçim sonuçları toplumda büyük bir ruhsal çöküntü gerçekleştirdi. Halkımız, artık seçimlerle gitmeyecek faşizmi görüyor. Eğer bu düzen seçimlerle değişmeyecekse o zaman ne yapmalı? Seçim sonuçlarına rağmen faşist şef, faşizmi sürdürmekte zorlanıyor. Seçim öncesi dağıttığı paralar tükenmiş durumda. Kürdistan’da dağların bombalanması, yakılması, devrimci ve Kürt önderlere yönelik saldırılarla devam ettireceğinin mesajını veriyor. Seçim sürecinde Hüda-Par gibi kimi kontra-gerilla gibi örgütlerle kadınların eskisinden daha zor şartlar altında yaşayacağını da ilan etmiş oldu” sözlerine yer verdi.
‘Akbelen ile Cudi’nin birleşmesinden korkuyor’
Ekolojik kırıma da dikkat çeken Ebru, Akbelen ve Cudi’de yaşanan kırıma ve ranta değindi. Ebru, “Akbelen’deki ve Cudi’deki ağaçların yanması AKP’nin politikaları. Cudi’de yanan her bir ağaç işgalci sömürgeciler tarafından Kürdistan’ın ve yeraltı coğrafyasının yok edilmesi anlamına geliyor. Yine Akbelen’in ranta açılması ekonomik çıkar güdüyor. Bu tabloda devrimci hareketin tüm özneleri, yeni bir yol haritası çizmeli ve birleşik mücadele hattı oluşturmalıyız. Bütün devrimci özneler aynı soruları çıkarıp farklı yollardan ilerliyor. Aynı dairenin etrafında dönüyoruz. Birleşemiyoruz. Devrimci mücadelenin birleşik mücadelesinde ortaklaşmamız gerekiyor. Örneğin kitle hareketini, sadece oy vermeyle sınırlamamalı bu anlayışı mahkum etmeliyiz. Faşizm saldırıyor. Nefes alabilmek için kitlelerin en küçük direnişini bile bastırmak zorunda hissediyor. Akbelen’e bu kadar müdahale etmesinin nedeni korkusudur. Akbelen ile Cudi’nin birleşmesinden korkuyor” diye belirti.
‘Eylem birlikteliği değil, politik birliktelik gerektiriyor’
“Biz direnenler ne yapacağız?” diye soran Ebru şöyle konuştu: “Aynı şeyleri yapıp aynı sonuçları mı çıkaracağız yoksa ders çıkarıp farklı politikalar mı sürdüreceğiz. Akbelen’e yükselen sesler neden Cudi’ye yükselmiyor? Eğer biz bir birleşik mücadele hattı kuracaksak bu ülkenin devrimci önderlerini bir masada toplayarak yapmayacağız. Politik birlik gerektiriyor. Eylem birlikteliği değil, politik birliktelik gerektiriyor. Bunu yapmasak tarihsel rolümüzü yerine getiremeyiz. Yerel seçimlere nasıl hazırlanacağız? Kitleleri harekete geçirecek bir merkez kurmak zorundayız.”
‘Yasaklarla bir ülke yönetilemez’
Söz alan Yeşil Sol Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, “Yasaklarla bir ülke yönetilemez. Huzur ve güven ortamı yasaklarla sağlanamaz. Bizler bu yasaklarla mücadele ede ede sözümüzü kurduk, kurmaya da devam edeceğiz. Faşizme karşı, tek adam rejimine karşı bir arada olmamız önemli. Önümüzdeki süreçte baskı ve her türlü yıldırmayla karşı karşıya kalacağımız bir süreç bekliyor bizi. Bizlerin de bu anlamda hazırlıklı olmalı ve ortaklaşmalıyız. Ayrışmalarımız değil ortaklaşmalarımız üzerinden bu süreci götürmeliyiz. Her siyasi partinin veya her STK’nın bile farklı görüşleri vardır ama ortaklaşmak önemlidir” dedi.
‘Kurdistan ve demokratik kitle yüzde 50 ile bu rejime hayır demiştir’
Seçim sonrasında parti olarak toplantı sürecine girdiklerini ve halk toplantıları gerçekleştirdiklerini ifade eden Ayten, “Temsiliyet üzerinden giden politikalarımız oldukça tartışıldı. Yasakları delerek önemli kazanımlar elde ettik. Hak mücadelesi yürüterek geldik buraya. Bizim için sorun parlamentoda kaç vekil aldığımız ve kaç belediye aldığımız değil. Bunlar da elbette önemlidir. Bizim kulak asacağımız toplum ve toplumun talepleridir. Biz halklar olarak, parti olarak da tek adam rejimini devirmemiz gerekiyor dedik. Halkı bu kadar sömüren bu iktidar gitmek zorundadır dedik. Biz ne Millet ne de Cumhur İttifakıydık. Biz demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Ulus paradigması üzerinden gittik. Biz tek adam rejiminin gitmesi için oy kullanıyoruz dedik. Seçimden sonraki gün hemen demokrasi ortamı oluşmayacaktı elbette ancak bir süreç başlayabilirdi. Halklarımızın değişime ilişkin talebi yüzde 50. Kurdistan ve demokratik kitle yüzde 50 ile bu rejime hayır demiştir” şeklinde konuştu.
Lozan’da tekçilik vurgusu
Lozan’ın 100’ncü yıldönümüne dair de konuşan Ayten, “100 yıl önce Lozan’da tek dil, tek din, tek dil olmak üzere tekçilik üzerine kurulan anlayış yaşam buldu ve Kurdistan 4 parçaya ayrıldı. Herkes özgür olana kadar mücadelemiz devam edecek. Madem ülkeyi birlikte kurduk o zaman herkes eşit koşullarda yaşam sürecek. Eşitlik olacak ve tekçi zihniyet son bulacak. Toplum tekçi zihniyet tarafından kuşatılıyor. Biz Aleviler Dersim’in kayıp kızlarından İŞİD zihniyetini çok iyi biliyoruz. Tekçi iktidarın parlamentoya koyduğu HÜDA PAR bu sistemin temsilcisi. En meşru örgütlenme hakkımız bile yasaklanıyor. Değişmesini talep ettiğimiz Anayasa’ya bile aykırı bu. O nedenle biz örgütlenmeliyiz. Herkesin örgütlenme özgürlüğü vardır. Dersim halkının Dersim’in bu konuda bir mücadele gerçekliği, bir direnişi var. Ben bir süredir Dersim’in köylerini geziyorum ve öyle bir ayrımcılık ve ötekileştirme var ki yolumuzu bile yapmıyor. Çünkü tüm maliyesini askeriyeye harcıyor. Kendileri açıkladı askeriyenin maliyetini. Bizler bunun için mücadele yürütüyoruz. Her konudaki ayrımcılık her çalışmada da hissettiriliyor. O nedenle daha fazla ortaklaşmak gerekiyor. Bizim tespit sorunumuz yok. Sorunlar ortada dillendiriliyor. Her kurum ve kuruluşumuz sorunları açığa çıkarıyor. Sorun bunlarla birlikte toplumsal olarak hep birlikte sorunlarımızı çözebilme yaklaşımı sergilemektir. Bizim için acil olan pratikleşmeye geçmektir” ifadelerini kullandı.
Panelde tecrit vurgusu
Dersim’deki asimilasyon politikalarına da dikkat çeken Ayten, “Dersim’in büyük oranı Avrupa’dadır. Tüm gençlerimiz Avrupa’da mültecidir. Avrupa’da olan herkesin kaydını Dersim’e alması gerekiyor. Gelin oylarınızı da burada kullanın. Buraya, toprağınıza yerleşin. İmralı’da başlayan ve her yere yayılan bir tecrit politikası yürütülüyor. Tecrit politikası bu ülkede o kadar yaygınlaştı ki hanelerimize kadar girdi. Tecrit politikasıyla yürüyor sistem. Yanı sıra Cumartesi Anneleri için iki haftadır Dersim’de yapılan eyleme müdahale gerçekleşiyor ve gözaltılar oluyor. Cumartesi Anneleri kayıplarını, kemiklerini arıyor. Buna bile ciddi bir tahammülsüzlük var” dedi.
Konuşmacıların ardından panelde soru-cevap kısmına geçildi.
Soruların yanıtlanmasından sonra panel sona erdi. Festival çeşitli kültürel etkinliklerle devam edecek.