Festival yasakları: Daha çok bir araya gelelim!

  • 09:03 17 Temmuz 2023
  • Kültür Sanat
Nazlıcan Yıldız
 
İZMİR - Türkiye’de son süreçte yaşanan festival yasakları ve çeşitli etkinliklere yapılan engellemelere ilişkin konuşan kadınlar, iktidarın halkın örgütlenmesinden korktuğunu belirterek yasaklara ve engellemelere karşı daha fazla bir araya gelinmesi gerektiğinin mesajını verdi.
 
Türkiye’de iktidarın politikaları sonucu 2022 yılında yoğunlaşan konser, festival yasakları 2023 yılında da devam ediyor. Son olarak TÜGVA, MÜSİAD, ÖNDER, İlim Yayma Cemiyeti, İHH ve Saadet Partisi’nin gençlik örgütlenmesi Anadolu Gençlik Derneği’nin (AGD) de yer aldığı Balıkesir Sivil Toplum Platformu, festivallerin yasaklanmasını istedikleri bir açıklama yayınladı. Açıklamada “Festivallerde yapılan yanlışlara ‘dur’ diyelim” başlığı atılarak başta Balıkesir’de ve Türkiye genelinde düzenlenen etkinliklerin iptal edilmesi talep edildi. Festivallerin gençleri gayri ahlaki haram ilişkilere, içkiye, isyana ve başkaldırıya yönlendirdiği iddia edilen bu açıklamada bu etkinliklerin “Türkiye Yüzyılına” zarar verdiği ileri sürüldü. 
 
Festival ve konser yasaklarına ilişkin konuşan kadınlar, bu yasaklamaların iktidarın kendinden olmayanı tasfiye etme çabasının bir ürünü olduğunu ve özellikle kadınların ve tüm toplumun kendi kişisel alanlarına hapsedilmeye çalışıldığını söyledi.
 
‘Yasakların tek sebebi faşizm’
 
Yasaklamaların tek bir sebeple olduğunu ve bu sebebin de faşizm olduğunu belirten Mor Dayanışma’dan Sibel Örkmez, iktidarın mevcut düzenini her yere sirayet ettirmek istediğine dikkat çekerek “O yüzden festivaller de yasaklanıyor. AKP-MHP faşist iktidarı zaten tekçilikle bugünlere geldi. Bugün üretebildiği tek şey tekçilik; tek ırk, tek din, tek dil, tek bayrak söylemleri yani Sünni Türk erkek bireylerin devleti olma ithamının altını dolduruyor. Bu yüzden de farklı gördüğü, kendisinden olmayan herkesin kültürünü, varoluşunu yasaklamaya çalışıyor. Bu tekçiliğini kimliğine bizlere dayatmasının tezahürü diyebiliriz” dedi. 
 
‘Kadının eve kapatılması üzerine var olan bir sistem’
 
Sibel, AKP’nin uzun süredir kadın mücadelesini kriminalize etmeye çalıştığının altını çizerek “Varlıkları kadın düşmanlığına dayanıyor yoksa oradan ürettikleri ahlak ve etik durumundan bahsetmiyoruz. Sistemleri kadın sömürüsü, kadının eve kapatılması üzerine var olan bir sistem. O yüzden bugün din adı altında ahlak adı altında bizleri istedikleri gibi sömürebilecekleri alanlara hapsetmeye çalışıyorlar. İstedikleri alanda istedikleri kadar hareket edelim istiyorlar. Fakat bizim öyle bir çekilmeden bahsetmemiz söz konusu değil. Onların yasaklarının karşısında her yerde, her festival yapmaya, her festivale bir bileşen olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Üretilen tahakkümler birbirinden bağımsız değil’
 
İktidarın tahakküm kurmak istediği hiçbir alanın birbirinden bağımsız olmadığını kaydeden Sibel, “Ekolojik her alanı rant alanına çevirmek istemeleri ya da kadınlar üzerinden politika üretmek istemeleri, ya da LGBTİ+’lar üzerinden, Kürtlerin dilleri üzerinden, Alevilerin inançları üzerinden üretmeye çalıştıkları her tahakküm birbirinden bağımsız değil” şeklinde konuştu. 
 
‘Bu yasaklar Covid-19 mirası’
 
Çağdaş Hukukçular Derneği’nden (ÇHD) avukat Nazlıcan Erkarslan ise festival yasaklamalarının rasyonel sebeplerini irdelemek için yasağı koyanların kendi açıkladıkları gerekçelere bakmak gerektiğini paylaşarak “Anayasanın 13. Maddesi çok açık ve net olağan dönemlerde temek hak ve özgürlüklerin ancak kanunla, özlerine dokunulmaksızın sınırlandırılamayacağını söylüyor. Bu düzenleyici işlemlerle bizim temel hak ve özgürlüklerimizi bu denli büyük müdahaleler yapılmasının yasak olduğunu görüyoruz. Bu bize COVİD-19’un mirası. Genelgelerle sokağa çıkma yasaklarını deneyimledik ve bu artık bir devlet geleneği haline geldi. Devlet aynen o dönemde uyguladığı bütün hukuksuzlukları bugüne taşıdı” sözleri ile hukuksuzluğa dikkat çekti. 
 
‘Yasaklar kadının namahremliği üzerine kuruluyor
 
Kaymakamlıkların ve valiliklerin verdiği yasakların tamamen hukuksuz olduğunu vurgulayan Nazlıcan, sözlerine şunları ekledi: “Buradaki temel amaç bakıldığında bu bildiriyi yapanların her zamanki gibi genel ahlak, genel asayişi sağlama, suçu önleme çabası adı arkasına sığındıklarını ve hukuksuzluklarını da örtmeye çalıştıklarını görüyoruz. Zaten bu genel ahlak denen kavramdan hepimiz tiksinmiş durumdayız. Devlet her zaman bu kavramları hukukun önünde bir kalkan haline getiriyor. Ne zaman genel ahlakı duysak orada gerçekten korkacağımızı ve bunun da genel olarak kadınlar üzerinden söyleneceğini biliyoruz. Kadınlar namahrem, onlar kamusal alandan çekilmeli. Bugün de tam olarak bunu görüyoruz yani festival yasaklarının temeli kadınlar erkekler bir arada bulunmasın yine kadının namahremliği üzerine kurulu olduğunu görüyoruz”
 
‘Bu şiddete güçlü refleksle karşı gelmeliyiz’
 
İktidarın en başından beri kendinden olmayanı tasfiye etme çabası içerisinde olduğunu söyleyen Nazlıcan, “İki hafta önce aktivistler, ben ve avukat arkadaşlarım darp edilerek gözaltına alındık. İktidar gerçekten her zaman saldırdığı alanı genişletiyor. Aldıkları bütün kararlar hukuksuz, biz de hep birlikte bu hukuksuzluğa karşı tavır göstermeliyiz. Hepimizi bir korku ortamına sürüklemeye çalışıyorlar. Yapmaya çalıştıkları şey kendilerinden olmayanı tasfiye edip aynı zamanda bir depresyona sürükleyip hepimizi kişisel alanlarımıza hapsetmeye çalışıyorlar. Bunun yanında bu şiddete daha güçlü bir refleksle karşı gelmeliyiz çünkü varız var olmaya da devam edeceğiz” dedi.
 
‘Halkın örgütlenmesinden korkuyorlar’
 
AKP’nin iktidarı kazanmasının ardından Meclis’te büyük bir erkek yoğunluğu olduğuna dikkat çeken Gençlik Devirecek Hareketi’nden Deniz Anur da, gerici ve sağcı bir ittifak olduğunu söyleyerek “Ne bu ittifak? Kadın düşmanı HÜDA-PAR’ın Meclis’e girmesiyle AKP kadın düşmanı politikalarını yenilerini eklemeye başladı. Tüm kadın kazanımlarına AKP saldırmaya devam ediyor. Bunun bir yenisini festival yasakları olarak görüyoruz. Gerekçe olarak da şunu sunuyorlar; kadınlı erkekli birlikte olunuyor gibi. Bunun sonucunda sadece gerekçe sunarak Evvel Temmuz gibi politika, halkın bir araya geleceği, örgütlenebileceği alanlara AKP saldırmaya çalışıyor. Çünkü halkın politika yapmasından, örgütlenmesinden korkuyorlar” değerlendirmesi yaptı. 
 
‘Yasaklamalarla yaratılan kriz örtbas edilmeye çalışılıyor’
 
Yasaklamalarla amaçlanan şeyin halkın bir araya gelmesinin engelleyerek yaratılan ekonomik, sosyal ve politik krizi örtbas etme olduğunun altını çizen Deniz, “Çünkü Gezi gibi bir pratik yaşadı Türkiye. Halkın bir araya geldiği, hayır biz buradayız dediği. Hala da AKP böyle bir yarası olduğu için Gezi gibi, halkın örgütlü bir araya geldiği bir hareketten korktuğu için en ufak şeye bile saldırmaya çalışıyor” şeklinde konuştu.
 
‘Bir araya gelmezsek zulüm katmerlenir’
 
Bunlara karşı bir arada olmanın önemine değinen Deniz, son olarak şunları söyledi: “Bu yasaklara karşı halkın bir araya gelmekte, bu pratikleri yaratmakta ısrar etmesi gerektiğini düşünüyorum. İşçi direnişlerinde, sokaktaki kadın direnişlerinde herkesin destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa yapamayız bir araya gelmezsek bu zulüm katmerlenir diye düşünüyorum.”