Irmak Karasu’dan Mamaville’ye dair…

  • 09:03 7 Kasım 2020
  • Kültür Sanat
Gülistan Azak
 
İSTANBUL- Irmak Karasu 57’nci Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi kısa film ödülü aldığı filmi “Mamaville”ye dair konuştu: “İki farklı jenerasyon kadının arzularını, gündelik hayat içerisindeki verdiği mücadeleyi paylaşılabilmeyi amaçladık."
 
Irmak Karasu’nun yazıp yönettiği kısa film “Mamaville” 10 Ekim’de gerçekleşen 57’nci Antalya Altın Portakal Film Festivali Ödül Töreni’nden “En İyi Kısa Film Ödülü”yle döndü.
 
Başrollerini Gönül Ürer ve Ece Yüksel’in oynadığı Mamaville, küçük Ege kasabası Geyikli'de bir anneanne ve torunun bir arada geçirdikleri yaz tatilini konu alıyor. Mamaville, farklı jenerasyonlardan iki kadın arasındaki değişken dinamikleri açığa vururken, karakterlerin ergenlik ve erişkinlik, şefkat ve öfke, yalnızlık ve bir aradalık gibi kendilerini içinde buldukları farklı durum ve ruh hallerine odaklanıyor.
 
Irmak ile yazdığı ve yönettiği Mamaville filmine dair konuştuk.
 
* Mamaville 57'nci Altın Portakal’dan Ulusal Kısa Metraj Film Ödülü ile döndü. Duygunuzu alabilir miyiz?
 
Çok sevindik. Çok iyi geldi bu ödül bizlere.  Ödül almak tabi ki çok güzel ama esas en iyi gelen tarafı sanırım sonunda bir şekilde perdede izleyiciyle birlikte aynı anda oturup izleyebilmek, paylaşabilmek, üzerine konuşabilmek. Bir şekilde o ortamı soluyabilmek oldu. Hakikaten çok yorucu bir süreçti. Pandeminin yarattığı bir boşluk hissi vardı aslında. Bilinmezlikle süren tuhaf bir süreçti hakikaten. Ödül gecesinin iptal edilmesini beklerken bir şekilde gerçekleşti. Ve çok da güzel oldu. Ayrıca açık havada olma, açık havada böyle seyirciyle birlikte izlemeyi de ayrıca özlemişiz. Bu durumun da çok keyifli bir tarafı vardı. Ödül için çok sevindik.
 
* İki kuşaktan kadının birlikte yaşamasını konu alıyorsunuz Mamaville filminizde. Filmde nine ve torun ilişkisini kimi yerde çatışma kimi yerde öne çıkan bir dayanışma içinde görüyoruz. İki kuşağın birlikte yaşamı nasıl yansıyor filminize. Karakterlere ilişkin bilgi verir misiniz? Kurguda vermek istediğiniz ana duygu ne?
 
Başından beri zaten bu iki farklı jenerasyon kadının bir şekilde arzularını, bakmayı sevdikleri ve baktıklarında bakmaktan haz duydukları şeyleri, gündelik hayat içerisindeki mücadelelerini, o dar alanların içlerinden bir şekilde taşan, sızan hallerini, birbirlerini nasıl taşıdıklarını hissettirebilen, paylaşılabilen bir film yapmaktı amaç. Biraz öyle oluştu. İki karakter arasındaki çatışmada, anneanne hakikaten daha kendi sınırlarını koruyabilmeyi bir şekilde daha çok öğrenmiş bir profilde. Özellikle de erkek bakış, erkek hegemonyasının ve o kültürün bir şekilde getirdiklerinden koruma ya da bu içgüdüyle aralarında buradan çıkan bir çatışma hali var aslında. Torun ise dışarıya çıkmak, deneyimlemek, yaşamak ve görmek ama bir yandan da aslında bütün o görme hali ve deneyimleme ile birlikte cinselliği keşfetme isteği olan biri. Kendi bedeni üzerinden ve kendi ile ilişkisi üzerinden gelişiyor olması benim için önemliydi. Biraz öyle…
 
* Karakterler neden iki kadın? 
 
Aslında ben genel olarak performans, sanat, yazı, video alanında da işler üretiyorum. Farklı formlarda ürettiğim işlerde hep ortak olan şey sanırım genel olarak baskı altındaki ve alansızlaşan kadın bedenleri, sesleri, halleri ve bu kadınların basit, sıradanlaşmış artık gündelik hayat içerisindeki karşılaştıkları baskılarla, engellerle, sınır ihlalleriyle, nasıl mücadele ettiklerine dair bir şeyler oldu. Bildiğim, tanıdık olduğum, içinden geldiğim şeylere dair söz söylüyor olmayı bir şekilde iş üretiyor olmayı seviyorum, tercih ediyorum. O yüzden de genel olarak bu meselelerle ilgili çalışıyorum. Bu film de zaten en başından böyle bir yerlerden çıktı.
 
* Filminizdeki iki jenerasyona dair gerçek yaşamdaki düşünceleriniz neler? Kuşakların ilişkisini nasıl görüyorsunuz?
 
Farklı kuşak kadınların deneyimleri dışarıdan ilk bakışta farklı mücadele etme biçimleri var gibi geliyor ama aslında tarih boyunca çok benzer mücadele alanlarından ortak kazanımları var diyebilirim. Dolayısıyla farklı jenerasyonların ilişkisi bazen çatışmalı gözükse de dışarıdan aslında çok fazla paylaşılan ortak dert, sıkıntı ve içinde bulunulan çok fazla ortak mücadele alanı var öyle düşünüyorum.
 
* Yeni bir film projeniz var mı? 
 
Çok istiyorum. İçinde bulunduğumuz belirsizlik bütün bu dönem işlerin nereye gideceğini, nerede olacağımızı hakikaten tam kestiremediğimiz bir dönem. Ama bu alanda üretmeyi, film yapmayı çok seviyorum. Birlikte böyle bir kolektif anlayışla üretim yapabileceğim alanlarda çalışıyor olmayı çok seviyorum. Bu nedenle de eminim yeni projeler olacak. Üzerine şimdiden düşünmekte olduğum, çalışmakta olduğum şeyler var. Ama bakalım içinde bulunduğumuz koşullar bizi nereye götürecek…