Baskıya karşı daha çok yazı daha çok direniş
- 09:03 9 Ağustos 2020
- Kültür Sanat
DERSİM - Yazar Özlem Armen, kendisi için toplumun yaşadığı sorunları yazmanın bir sorumluluk, bir ses çıkarma ve mücadele etme yöntemi olduğunu belirterek, baskıya karşı “Daha çok yazmak daha çok sanat yapmak gerekiyor. Tüm baskılara karşı daha çok direnmek şart” diye ifade etti.
İstanbul Sözleşmesi’nin iktidar tarafından tartışmaya açılmasından bu yana erkek-devlet şiddetinin arttığı Türkiye’de, doğa talanı, kadın katliamı ve muhaliflere yönelik baskılar da durmuyor. “Duvar Yazıları” ve “Renkli Kalemler” kitaplarının yazarı Özlem Armen, güncel meselelere dair fikirlerini kaleme aldığı yazılarını bu kitaplarda bir araya getirdi. Özlem, güncele dair düşüncelerini paylaştı.
‘Yazmak mücadele etme yöntemiydi’
Özlem yaşadığımız coğrafyada kadına yönelik her alanda baskının yoğun olduğunu vurgulayarak, bu baskıya karşı sorumluluğu gereği yazmaya başladığını kaydetti. Özlem, “Ben de bu toplumda yaşayan bir kadın olarak toplumun sorunlarını yazmanın bir sorumluluk, bir ses çıkarma ve mücadele etme yöntemi olduğunu düşünerek yazmaya başladım. Çeşitli sosyal medya alanlarında ve gazetelerde köşe yazıları yazdım. Bunlardan biri ‘Ötekilerin Gündemi’ ve ‘Simurg News’ di. Ülkede ses çıkaranlar, yazarlar, aydınlar, siyasetçiler ve tüm muhalif kesim bir şekilde bastırılmaya çalışılıyor. Ülke, yarı açık bir cezaevine dönüşmüş durumda ama öyle bir süreçten geçiyoruz diye yazmama gibi bir fikrimiz de oluşmamalı. Daha çok yazmak gerekiyor, daha çok sanat yapmak gerekiyor. Tüm baskılara karşı daha çok direnmek şart” diye konuştu.
‘Dersim üzerinde planlı bir saldırı söz konusu’
Son süreçte yürütülen doğa ve hayvan katliamlarına değinen Özlem, kapitaliz ve temsilcilerinin çevre sorununu adeta bir politika haline getirdiğinin altını çizdi. 12 bin yıllık tarihi antik kent Hasankeyf’in sular altında bırakılmasına tepki gösteren Özlem, “Bu durum faşizmin açık bir şekilde yaptığı doğa katliamıdır. Dersim üzerinde de tarihsel süreçten günümüze kadar aynı politikalar uygulanıyor. 38 katliamı insanlar üzerinden gerçekleşmiş bir katliamken, bugün doğa üzerinden baraj ve çeşitli projelerle katliam yapılıyor. İktidar ve doğayı peşkeş çektiği şirketler ayrı kavramlar değildir. İktidar halkın doğasını, yaylasını, tarihini alıp şirketlere satarak bunun üzerinden kar elde ediyor. Dersim’de uygulanan doğa katliamlarının arka planı da var. Her yaz ormanlarımız yakılıyor, yasaklı bölgeler ilan ediliyor. Bugün, köylerimiz, kutsal mekanlarımız sulara gömülürse, insanların buraya gelme nedeni de kalmıyor. Dersim üzerinde de sistematik bir şekilde planlı bir saldırı söz konusu” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlar, AKP için bir korku’
“AKP’nin militarist, tekçi ve cinsiyetçi politikaları kadın ve çocuklar için büyük bir tehlike” diyen Özlem, son süreçte artan kadın katliamlarına, tecavüzlerine ve çocuk tacizlerine ilişkin ise şöyle konuştu: “Kadınlara yönelik yoğun bir baskı ve saldırı var. Kadınların kendi emekleriyle kazandıkları hakları gasp edilmek isteniyor. AKP’nin 18 yıllık iktidarında, kadın ve çocuk ölümlerinin, taciz ve tecavüzlerin daha çok arttığını görmekteyiz. Bu anlamıyla da kadınlar her gün sosyal medya mecralarında yaşadıklarını, maruz kaldığı şiddet ve cinsel saldırıyı anlatıyor. Bunların yanında bir de görünmeyenler var. Kadının her alanda iradeleşmesine, siyasette yer almasına, eşit temsiliyetten faydalanmasına engel olarak önünü kesmeye çalışıyorlar. Kadınlar, AKP için bir korku. Çünkü kadınlar, bu toplumun vicdanıdır, şah damarıdır. Kadının doğaya karşı, çocuklara karşı, mevcut tüm sorunlara karşı vicdanlı bir mücadele geliştirdiğini hepimiz biliyoruz. AKP de bunun önüne geçmek için çeşitli politikalar yürütüyor. Bugünlerde ise İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmek istendiği söyleniyor. Bir çocuğun kendisine tecavüz eden erkek ile evlendirilmesi çocuğun yaşamına gasptır. Kadınların özgürlüğünü koruyabilmesi için örgütlenmesi ve mücadele etmesi gerekiyor. İktidarın kadına yönelik yaklaşımı siyasi ve politiktir.”
‘Gülistan’ı bulmak ise devletin görevidir’
Kadına ve çocuğa yönelik cinsel saldırıların kamu görevlileri tarafından yapıldığı için cezasızlık politikalarıyla sonuçlandığını söyleyen Özlem, bu durumun katliamların önünü açtığını dile getirdi. Özlem, mahkeme kararlarının caydırıcı olmadığını belirterek, Gülistan Doku’nun aylardır bulunamamasına da dikkat çekti. Özlem, “Dersim’de aylar önce kaybolan Gülistan Doku’ya da değinmek gerekir. Gülistan burada öğrenciyken bir polisin oğlu ile duygusal bir ilişkisi vardı ve Dersim gibi küçük, her yeri kameralarla çevrili bir yerde kayboldu. Şüpheli erkek ise polisin oğlu olduğu için sorgulanmadı bile. Akıbeti belirsizliğini koruyor. Gülistan’ı bulmak ise devletin görevidir. Fail kamu görevlisi olunca, devlet cezasızlık politikası yürütüyor” dedi.
‘Babamın yaşam öyküsünü kitaplaştırmayı düşünüyorum’
Yeni projelerinden bahseden Özlem, “Mücadele alanım öncelikle yazı yazmak ve toplum sorunlarını dile getirmek. Yazmaya devam edeceğim. Elimde bir iki dosyam daha var ve şu anda onlar üzerinde çalışmayı düşünüyorum. ‘Duvar Yazılarım 2’ adlı kitabın hazırlık aşamasındayım. İkinci kitabım ise, Dersim’de 1938 katliamına, çocukluğundan beri tanıklık eden, travmanın ağır bedelleri sonucunda hafıza problemi yaşamaya başlayan ve her an yeni bir katliam yaşanacakmış korkusu yaşayan babamın yaşam öyküsünü kitaplaştırmayı düşünüyorum” sözlerine yer verdi.