'Kadın diliyle edebiyata yön vereceğiz'
- 09:03 29 Nisan 2020
- Kültür Sanat
Beritan Canözer
DİYARBAKIR - Kürt edebiyatında kadının yerini değerlendiren Şair-Yazar Janez Sar, "Kadınların yazması ideolojik, politik birçok alanda önemli değerler ortaya çıkaracaktır. Erkeğin dilinin aksine kadın diliyle edebiyata yön vereceğiz" dedi.
Kadınların toplumdaki yeri, konumu, görmezden gelinen hakları, hiçbir alanda emeğinin görülmemesi kadın mücadelesinde kadınların her zaman gündeminde yer alıyor. Kadın yazarların yıllarca isminin duyulmamış olması ve görülmemeleri de var olan erkek zihniyetinin bir parçası olarak görülüyor. Özellikle Kürt edebiyatında kadının yeri, geldiği aşama kadınların bu konudaki mücadelesinin başarısını gösteriyor. Şair-Yazar Janez Sar, Kürt edebiyatını ve kadının yerini değerlendirdi.
16 yaşında ilk şiirini yazdı...
Şiir yazmaya küçük yaşta başlayan Janez, Kürt kültürüne önem veren bir ailede büyüdüğünü ve bu nedenle Kürt dilini de küçük yaşlarda konuşmaya başladığını kaydetti. Janez, ilk şiirini 16 yaşındayken Türkçe yazdığını ifade ederek, "Ardından Kızıltepe'de bir edebiyat harekatı vardı ve Renas Jiyan da aralarındaydı. Şiirimi okumuştu ve çok beğenmişti. Benim Kürtçe şiir yazma konusunda yoğunlaşabileceğimi söylemişti. Sonra Kürtçe şiir yazmaya yöneldim. Her yazdığım şiiri ona gösterip fikrini alıyordum. 8 yıl sonra ise yani 2017 yılında ilk şiirim olan 'Li ber destê şevê' Çirûsk dergisinde yayınlandı. Kızıltepe'de büyümüş olsam da ister istemez asimilasyonun bazı etkileri üzerimize siniyordu. Eğer Renas Jiyan olmasaydı belki de hiçbir zaman Kürtçe yazmaya cesaret edemezdim" sözlerini kullandı.
'Kendini topluma kabul ettirmeyi başarmış kadınlar var'
Yalnızca Kürt edebiyatında değil genel olarak tüm dünyada kadın edebiyatçıların sayısının azınlıkta olduğunu ifade eden Janez, "Bir gerçek var ki yüzyıllardır kadınlar; yazı işini de diğer işler gibi erkeklere bırakmaya mecbur kalmışlar. Kadınlar yazmaya başladığında ise toplum tarafından kabul edilmeleri uzun zaman almış. Buna rağmen ismi çok iyi bilinen ve kendini topluma kabul ettirmeyi başarmış çok kıymetli kadın yazarlar var. Kadın varlığının edebiyattaki yerini görebilmemiz için kadının toplum içindeki statüsüne bakmamız gerekmektedir. Kadının statüsü ne olursa olsun, kadın evin sorumluluğunda ve etrafı derleyip toparlayan olarak kabul edilmiş. Nasıl ki kadın toplumsal yaşamda siyasette bir konumda yer almadıysa kendine ait bağımsız bir yaşam da elde edemez. Çünkü yaşamını kendi gücüyle kurması için elinde araçlar bırakmamışlar. O da ya ailenin ekonomi gücüne ya da eşine muhtaç olmuştur. Varlığı içinde bulunduğu duruma bağlı kalmıştır" diye belirtti.
'Kadınlar engelleniyor'
Var olan siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel vb. durumların hangi aşamada olduğu konusunda derinleşmek gerektiğini dile getiren Janez, "Bazı engellere ve zihniyetlere rağmen kadın şairliğini korumuş, damıtılmış mürekkepli kalemle yazmış. Kürt toplumuna ve kadının içinde bulunduğu konumuna baktığımızda kadın edebiyatçılar için güçlü bir zemin yoktur. Bütün dünyada hem eski çağlarda hem de modern çağda, gelişmiş toplumlarda kadınlar çok iyi imkanlar elde edememişler ki varlığını yazıya kanalize etsinler. Bu da geri kalmış toplumlarda daha zorlu olmuştur. Klasik Kürt şiirinde kadın şairlerin durumunu irdelersek eğer, rahat Kürt kadın şairlerine denk gelmeyeceğimiz bir görüntü çıkar. Melayê Cizîrî ya da Ehmedê Xanî gibi bir Kürt kadın şair çıkmamış ki kadınlar ondan güç alsın. Klasik Kurmanci şiirlerinde bir şair kadının adı yok ki bize miras kalsın. Bilindiği üzere geri kalmış toplumlarda kadın her zaman erkeklerden eksik görülmüş. Nasıl ki kadın için en makul yer evi görülmüş ve toplumsal yaşamdan uzak tutulmuşsa eğitimden de o kadar mahrum bırakmıştır. Bu da kadının yazının üstesinden gelememesine neden oluyor. Yani kadın engelleniyor, doğal yollardan" diye ifade etti.
'Hawar bize kalan bir miras oldu'
Klasik şiirde en temel konunun din olduğunu belirten Jenaz, Kürt toplumunda da en temel konunun din olduğunu ifade etti. Jenaz, "Kürtlerin yaşamında din anlayışı büyük bir role sahipti. Kürt toplumu ne zaman ki din inancı ve belleği üzerinde kendine çeki düzen verdi, bu kadına da yansımış oldu. Nasıl ki klasik Kürt şiirlerinde kadının eserlerine denk gelmiyorsak onun şairliğine dair de hiçbir fikir de gösterilmemiş. Nasıl ki toplumda varlığı göz önünde değilse varlığı şiirler karşısında da böyle çıkmamıştır. Kürtler üzerindeki baskı ve asimilasyon politikalarıyla beraber, klasik şiirden sonra 'Hawar' ekolüne rastlıyoruz. Kurmanci modern şiirine güçlü bir zemin ve yol oluşturmuş ve böylelikle modern şiiri başlatmıştır. Hawar ekolüne baktığımız zaman iki kadın şair/yazara denk geliyoruz ki onlardan bize kalan bir miras oldu. Kadının siyasi ve toplumsal yaşama girme fırsatı olsaydı Hawar kadrosuyla bir araya gelirdi ve kadının gücü de bu derginin içinde yer alırdı" dedi.
'Moderniyete geçmek için 4 büyük devrim olmuştur'
Hawar Dergisi’nin yanı sıra 1942 yılından 1944 yılına kadar yayını süren, Celadet Ali Bedirxan tarafından çıkarılan Ronahî dergisini de değerlendiren Jenaz, burada da edebiyat çalışmasına katılan hiçbir kadına rastlamadıklarını belirtti. Jenaz, “Hawar ve Ronahî dergilerinden sonra Kürt şiiri uzun bir süre boşlukta kalıyor ve ilerlemiyor. Kürt toplumu o zamanlar güçlü siyasi bir çizgide ve büyük ekonomiye sahip olmadıklarından edebiyat çalışmaları da zayıf kalmıştı. Kurmanci şiirlerinde 1930 yılından sonra sistematik bir biçimde modern ölçüler yol alıyor. Değişim dünya edebiyatındaki gibi gerçekleşmemiştir. Avrupa'da moderniteye geçmek için 4 büyük devrim olmuştur; bilim, siyasi, kültür ve tekniki devrimler. Değişim edebiyatta bunlar ile gerçekleşiyor. Kürdistan coğrafyasının durumu ve sosyo-politik dinamikler Kürt toplumunun edebiyatına da etki yarattı. Avrupa'da devrim olduğu zaman her alanda değişim oldu gelişim de yol aldı. Bu Kürdistan'ı da etkiledi ve Kürdistan'da kadına bakış değişti" ifadelerini kullandı.
'Kürt kadınlar özgürlük savaşında yer alıyor'
"Gelişimin Kürdistan'a geç gelmesinden dolayı kadının gelişmesi de gecikti. Türkiye'de ise Kürtçe üzerindeki baskı ve yasaklamalar Kürtçe yazımı için bir zayıflık oluşturuyor" diyen Jenaz, Türkiye'nin politikalarında ne Kürt ne de Kürt dilinin olmadığının altını çizdi. Jenaz şunları dile getirdi: "Siyasi sebepler, baskı ve yasaklamalar ile Kürt dili 1940 yılından 1980 yılına kadar fazla gelişmemiştir. Böyle bir atmosferde kadının yazma fırsatının olması çok zordu. Çünkü kadınlar ne toplumsal yaşamda ne de siyasi yaşamda aktif değillerdi. Bu yüzden böyle bir güç elde etmeleri ve çevresini bu güçle toplayıp bu gücü yazıda kullanmaları zordu. Kürt edebiyatının dinamiği her zaman Kürt toplumunun siyasi statüsüne göre değişmiştir. 1990 yılından sonra olan siyasi durumlar bu yeni dinamiğinin içinde kendini edebiyatta da yansıtmıştır. Özgürlük için savaşanlar yeni mekanizmalar ile gürleşip ve bir inanç ya da inanış ile bir edebiyat alanı oluşturuyorlar. Her ne kadar kadının eğitimdeki yeri bu yıllarda değişmediyse de Kürt kadını özgürlük savaşında yer alıyor. Diyebiliriz ki kadının evinden çıkıp dışarıdaki yaşama katılmasının sebeplerinden biridir. Çünkü artık kadın önemli bir alanda özgürlüğü için savaşan önemli bir role sahiptir.”
'Kadın diliyle edebiyata yön vereceğiz'
Jenaz, son olarak şöyle konuştu: "Bu inanç ve güç veriyor. 1990'lı yılından sonra nasıl siyasi yaşama katılıyorlarsa toplumsal yaşamdaki en önemli çalışma olan edebiyat işine de katılıyorlar. Artık kadın edebiyatçıların isimlerini ve eserlerini görebiliyoruz. Artık her yerde kadın yazarların görünürlüğü de arttı. Kadınlar edebiyattaki yerini göstermekte ısrar ediyor. Kim bilir kadınların bu ısrarı kimsenin duymadığı, bilmediği kadın yazarların duyulmasını sağlar. Her şeyden önce biliyoruz ki kadınların Kürt edebiyatındaki yeri çok önemli. Kadınların yazması çok önemli. Çünkü kadınlar her zaman baskı altında kalan bir kesim ve onların yazmaya başlaması birçok şeyi değiştirmek demektir. Bunun yanında kadınların yazması ideolojik, politik birçok alanda önemli değerler ortaya çıkaracaktır. Toplumun Kürt kadınlarını okuması ve takip etmesi önemli. Erkeğin dilinin aksinin kadın diliyle edebiyata yön vereceğiz."