Kürt yazarlar: Kürtçeyi konuşmak yetmez yazıp okumalıyız

  • 09:07 16 Şubat 2020
  • Kültür Sanat
Şehriban Abi
 
VAN - Kürtçenin yaşatılması için yalnızca konuşmanın yeterli olmadığına dikkat çekenlerden Diba Keskin, “Dilimize sahip çıkmak için yalnızca konuşmak değil, hayatımızın her yerinde dilimizle yazmak, araştırmak, sevmek, geliştirmek lazım” diyor.
 
“Tek dil”, “tek millet” anlayışı ile birçok halk ve inanç kimliği üzerinde baskı oluşturulurken, baskılar sonucu diller ve kültürler de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Bu dillerden biri de Kürtçe. Yıllardır Kürtçenin yaşatılması için çaba gösteriliyor. Dil ve Kültürler Ağı’nın 11-12 Ocak tarihlerinde gerçekleştirdiği çalıştayda alınan kararla kuruluşu ilan edilen Kürt Dil ve Kültür Ağı da bu çabanın sonucu olarak ortaya çıktı. Bu ağın üyesi olan herkes, bireysel olarak da Kürtçenin yaşatılması mücadelesi veriyor. 2015’te tutuklanan ve 2019 yılının Eylül ayında tahliye edilen önceki dönem Erciş Belediye Eşbaşkanı Diba Keskin ve yazar Leyla Mihrinaz Engin, Kürtçenin varlık mücadelesine kalemleriyle katılıyor.
 
‘Kürtçe benim için bir yaşam’
 
Kürtçeyi “yaşadığı topraklar ve halk” olarak tanımlayan Diba, “Biz Kürtçeyle büyüdük ve benim ruhum, fikirlerim Kürtçe” diyor. Diba, Kürtçe olmadan yaşamının eksik olduğunu söylerken, şu ifadeleri kullanıyor: “Kütçe benim için bir yaşam biçimi. Bundan kaynaklı anadilimiz olan Kürtçenin yok olması için okullarda çocuklarımıza, gençlerimize Kürtçe üzerine eğitim verilmiyor. Milyonlarca Kürt’ün yaşadığı bu ülkede Kürtçeye ağırlığın verilmesi gerekiyor. Başka bir dilde konuşup yazdığımız zaman yaşamımız bu şekilde resmileşiyor. Dilimizin doğallığı kaybolmasın diye mücadele ediyoruz. Dilimizin üzerinde var olan baskı ve talandan kaynaklı dilimiz için mücadele ediyoruz. Dilimiz ortadan kalkarsa biz de kalmış oluruz.”
 
‘Kürtçe dili kaldırılmaya çalışılıyor’
 
Çocukların annelerinin diliyle, hikayeleriyle ve ninnileriyle yetiştirildiğini söyleyen Diba, fakat bir süre sonra evde var olan teknolojik aletlerle çocukların farklı dillere yöneldiğini dile getiriyor. Okul süreci ile birlikte çocukların Kürtçeyi unuttuğuna işaret eden Diba, “Ailenin konuşması da yetmiyor. Çünkü ailede edebiyat, tarih, şarkı, ninni, fizik, matematik yok. Böyle olunca Kürtçe yaşam ortadan ister istemez kalkıyor ya da bu şekilde kaldırılmaya çalışılıyor. Öte yandan bir anne çocuğuna Kürtçe öğretmek istemezse Kürtçe tam anlamıyla kalkmış olacak” diyor.
 
Hastanede bir anı
 
Diba, hastanede bir hastanın Türkçe bilmediği için doktora hastalığının ne olduğunu aktaramadığı bir anısını anlatıyor: “Kürt bir anne doktora derdini anlatmaya çalışıyordu. Fakat doktor kendisini anlamıyordu ve kendisine derdini bana anlatması için rica ettim. Kadının, bana derdini anlatması üzerine ben de doktora ilettim. Ben de doktora ‘Bu büyük bir eksiklik. Neden Kürtçe eğitimi almıyorsunuz? Hasta derdini size anlatamıyor?’ diye sorduğumda doktor bana, ‘Sorun değil sen bana hastalığını aktardın işte’ dedi. ‘Burada olmasaydım kadını belki yanlış tedavi edecektiniz. Kürtçe sizler için şart’ dediğimde ise bana ‘Siz çaresizsiniz fakat biz çaresiz değiliz’ dedi. Bu zulümdür bilinçliliğin bitişi demektir.”
 
‘Dilimize sahip çıkıp geliştirmek lazım’
 
Diba, tüm kamu kurumlarında Türkçe’nin kullanıldığına dikkat çekerken, Kürtçenin yaşamın her alanında konuşulması durumunda devlet kurumlarının da Kürtçeyi kullanmaya mecbur bırakılabileceğini belirtiyor. “Türkler bizleri, Kürtçeyi anlamak istemiyor” diyen Diba, “Bunun amacı tüm farklı dillerle yaşayan halkları kendisine muhtaç etmektir. Tüm bunlara karşı dilimize sahip çıkmak için yalnızca konuşmak değil, hayatımızın her yerinde dilimizle yazmak, araştırmak, sevmek, geliştirmek lazım” diyor.
 
‘Dilimizin yok edilmemesi için emek vermemiz şart’
 
Diba’nın, cezaevinde kaldığı süreçte yazdığı şiirlerinin yer aldığı “Bênder” (Harman) isimli Kürtçe şiir kitabı da yayınlandı. Diba, şiirlerini Kürtçe yazmasına dair şunları söylüyor: “Kitabımı yazarken hiç Türkçe yazmak aklıma gelmedi. Cezaevinde kitabımı yazdığımda köyde akan şelaleden bir tas su içmiş gibi hissederek yazıyordum. Kendi dilimde yazdığım için sevgiyle yazıyorum. En önemlisi ise Kürt halkı olarak yıllardır mücadele ediyoruz. Fakat bu yetmez. Daha fazla emek vermemiz gerekiyor.”
 
‘Anadil yok edilmeye çalışılıyor’
 
Kültür ve edebiyat alanında çalışmalar yürüten yazar Leyla Mihrinaz Engin, şimdilerde Kürt kadınların klamları ile kültürlerini ve dillerini yaşatmak için verdikleri mücadeleyi kaleme alıyor. Leyla, Kürtlerin geniş bir coğrafyada yaşadığına, bununla bağlantılı olarak geniş bir edebiyata da sahip olduğuna değiniyor. Kürtçenin dünyada en çok kelimeye sahip dokuzuncu dil olduğunu söyleyen Leyla, “Kürtçe zengin bir dil. Bundan dolayı yok edilmeye çalışılıyor. Bunlara karşı dilimizi konuşmamız ve sahip çıkmamız gerekiyor” ifadelerine yer veriyor.
 
Leyla, “Dünyanın her yerinde milyonlarca Kürt var. Bu da demek oluyor ki, milyonlarca gelenek ve kültür de var. Yok sayılmaya karşı var olan kültürlerimize sahip çıkmalıyız” mesajı veriyor.