Nana'ya ajanlık dayatmasını kabul etmemesinin bedeli mi ödetiliyor? 2025-09-06 09:05:42   Rozerin Gültekin   İSTANBUL - Ajanlık dayatmasını kabul etmediği için gözaltına alınarak 15 gündür GGM’de tutulan Nanaxanim Babazade’nin durumuna ilişkin konuşan Nana’ya Özgürlük İnisiyatifi’nden Derya Sever, “Nana Azerbaycan’a dönerse yaşamı ciddi risk altında. Geri gönderilmemesi için dava açıldı ancak kararın çıkması 6 ayı bulabilir. Nana ve tüm mülteciler için hep birlikte mücadele etmeliyiz” dedi.   İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Azerbaycanlı kadın hakları aktivisti Nanaxanim Babazade, 21 Ağustos’ta üniversitedeki yemek zammı protestosuna katıldığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Gözaltında fiziksel şiddet ve çıplak aramaya maruz bırakılan Nanaxanim Babazade hakkında daha sonra sınır dışı kararı verildi. Önce Arnavutköy, ardından Çatalca Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) gönderilen Nanaxanim Babazade, 15 gündür burada tutuluyor.   Serbest bırakılması için çeşitli alanlarda eylemler sürerken, Nana’ya Özgürlük İnisiyatifi’nden Derya Sever, Nanaxanim  Babazade’nin durumuna ve mevcut göçmen politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   Gözaltına alınmadan önce ajanlık dayatması   Yaşam hakkı, hayvan hakları ve vegan hakları savunucusu olan Nanaxanim Babazade’nin gözaltına alınmadan önce “görüşme” adı altında ajanlık teklifine maruz kaldığını dile getiren Derya Sever, “Devlet, baskı ve yıldırma politikaları neticesinde Nana’yla iletişim kurarak ona casusluk teklifinde bulundu. Nana bu baskıya boyun eğmedi, dik durdu. Bunun hemen ardından gözaltına alınıp geri gönderme merkezinde tutsak tutulmaya başlandı. Önce Arnavutköy, ardından Çatalca Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldü. Bulunduğu yere dört gözaltı aracıyla getirildi; bu bile baskının boyutunu gözler önüne seriyor. Nana, 21 Ağustos’ta geri gönderme merkezine alındığında üç gün boyunca kendisine ulaşamadık. Avukat görüşmesine izin verilmedi, eşyaları verilmedi. Çıplak arama işkencesine ve fiziksel şiddete maruz kaldı, kadın kimliğine yönelik ağır hakaretlere uğradı. Ayrıca vegan olduğu için yemek bulamıyor, kantinden beslenmek zorunda kalıyor. Ancak kantinde satılan yiyecekler çoğu zaman tarihi geçmiş oluyor ve Nana bu nedenle zehirlendi. Üstelik bulunduğu ortamda göçmenlere ve mültecilere su dahi verilmiyor” şeklinde konuştu.   'Zorla ‘gönüllü geri dönüş’ formu imzalatılmak isteniyor'   Geri gönderme merkezlerinde ağır insan hakları ihlalleri yaşandığına dikkat çeken Derya Sever, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bir düzenin oluşturulduğunu vurguladı.   Derya Sever, “Göçmenlere hiçbir şekilde insan olma değeri ve hakkı tanınmıyor. Geri gönderme merkezlerinde tüm göçmenler, özellikle kadınlar, hem psikolojik hem de fiziksel baskı ve şiddete maruz kalıyor. Nana’ya hukuksuz biçimde sınır dışı kararı verildi. Oysa kendisi Türkiye’de yasal olarak bulunuyor; İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisi ve oturum iznine sahip. Dosyasında yalnızca İstanbul Üniversitesi’nde yemek zammını protesto etmek ve barışçıl bir eyleme katılmak suçlama olarak yer alıyor. Buna rağmen terör kodu kapsamına sokulmaya çalışılıyor; çünkü başka türlü idari yolla suçlanması mümkün değil. Bu nedenle haksız yere sınır dışı kararı veriliyor. Üstelik Nana’ya zorla ‘gönüllü geri dönüş’ formu imzalatılmak isteniyor. Bir günde 20 kez çağrılıyor, gerçekliği belirsiz opsiyonlar önüne konuluyor” dedi.   ‘Nana’nın geri gönderilmesi yaşamı için tehlikeli’   Nanaxanim Babazade’nin sınır dışı edilmesinin hayati risk taşıdığını vurgulayan Derya Sever, hem ailesi hem de Azerbaycan devleti nedeniyle ciddi bir tehlike bulunduğunu söyleyerek, “Nana Azerbaycan’a dönse yaşamı tehdit altında. Görüşleri ve savunuculuğundan dolayı hem ailesinden baskı görüyor hem de devlet tarafından zulüm ve işkence riskiyle karşı karşıya. Kamuoyunda Nana’ya büyük bir destek var. Ancak bir yandan da 8 Mart’ta ‘Jin Jiyan Azadî’ pankartı tuttuğu için faşistler tarafından hedef gösterildi. Burada aslında artan faşizmin bir yansımasını görüyoruz. Halk, sermaye ve devlet ilişkilerinden kaynaklanan yoksulluğun sorumlularını eleştirmek yerine, göçmenleri hedef alıyor” dedi.   Derya Sever, göçmenlerin maruz bırakıldığı politikalara da dikkat çekerek, “2022 yılı raporlarına göre 280 bin göçmen ve mülteci geri gönderildi. Büyük çoğunluğu geri gönderme merkezlerinde, ‘gönüllü’ adı altında, aslında zorla imzalatılan veya psikolojik baskıyla dayatılan formlarla oldu. Bu tablo devletin faşist yaklaşımını ortaya koyarken, bir diğer sorumlu da Avrupa Birliği’dir. 2016’da imzalanan Türkiye–AB göçmen anlaşması uyarınca, Avrupa’ya giden düzensiz göçmenler Türkiye’ye geri gönderiliyor; buradan da ülkelerine yollanıyor. Bunun karşılığında Avrupa Birliği Türkiye’ye milyarlarca euro ödüyor” ifadelerini kullandı.   ‘Göçmen merkezlerinde yaşananlar kadın cinayetidir’   Mülteci ve göçmen kadınların ülkelerine geri gönderilmesinin bir baskı aracı olarak kullanılmasına değinen Derya Sever, bunun devletin erkek egemen ve faşist uygulamalarının sonucu olduğunu söyledi.   Derya Sever, “Kadın mülteciler, idam edileceği bilinse dahi geri gönderiliyor. Bu, açıkça bir kadın cinayetidir. Göçmenler ve mülteciler, savaştan, sağlıksız koşullardan ve şiddetten kaçarak insanca bir yaşam için her şeylerini geride bırakıyorlar. Ancak Türkiye, Avrupa Birliği ve diğer emperyalist devletler, zaten zor olan bu yaşamı şiddet ve zulümle daha da ağırlaştırıyor. Çatalca Geri Gönderme Merkezi’nde bir Afgan kadın mülteci intihar etti, fakat bu olayın üstü kapatıldı. Milletvekilleri ve avukatlar dahi geri gönderme merkezlerine girmekte büyük zorluk yaşıyor” diyerek, geri gönderme merkezlerindeki ağır koşullara dikkat çekti.   ‘Hep beraber mücadele etmeliyiz’   Derya Sever, son olarak şu çağrıyı yaptı: “Nana şu anda sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Geri gönderilmemesi için dava açıldı ve kararın sonucunu bekliyoruz. Ancak bu sürecin 6 ayı bulabileceği söyleniyor. Bizim taleplerimiz; sınır dışı kararının iptali, Nana’nın bir an önce geri gönderme merkezinden çıkarılması ve geri gönderme merkezlerinin kapatılmasıdır. İnisiyatif olarak amacımız, Nana’yı özgürlüğüne kavuşturmak ve tüm göçmenler için mücadele yürütmek. Göçmenlerin ve mültecilerin tek ihtiyacı güvenli, insanca yaşayabilecekleri bir yaşamdır. Bunun için de hep birlikte mücadele etmeliyiz.”