AKPM Üyesi Laura Castel: Çağrı tarihi, hükümet adım atmalı 2025-03-17 09:01:24   Melek Avcı     ANKARA - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Üyesi Laura Castel, Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıyı “demokratik çözüm için tarihi bir adım” olarak değerlendirirken, Türkiye’nin eşit müzakere koşullarını yaratması için artık adım atması gerektiğini vurguladı.     Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı “barış ve demokratik toplum” çağırısı yankısını sürdürürken bu eksende Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin de (DEM Parti) toplumun ve siyasetin her kesimi ile temasları devam ediyor. Çağrının üzerinden haftalar geçmesine rağmen iktidardan yana somut adım atılmaması ise eleştiriliyor.     İspanya Temsilciler Meclisi Üyesi Katalan Senatör ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Üyesi Laura Castel Fort, Türkiye’nin demokratik bir çözüm sürecine girmesi gerektiğini vurgulayarak, konuya dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.   ‘Demokratik çözüm yolunda tarihi bir adım’   Katalonya’nın atılan bu tarihi adımı olumlu değerlendirdiğini nitelendiren Laura Castel, “Şahsen Laura Castel olarak ama tabii ki Cumhuriyetçi Sol'un bir temsilcisi ve tüm Katalonya olarak, atılan her adıma olumlu bakıyoruz. Bu çağrı çok değerli bir adım. Bir köşe taşı ve çok kritik çünkü bu, Türk hükümetini barış sürecinde ileriye doğru bir adım atmaya zorlayabilir. Bence Sayın Öcalan'dan gelen bu tarihi çağrı çok önemli ve demokratik çözüm yolunda atılmış demokratik bir adımdır” dedi.    ‘Türk hükümetinin adımlar atmasının zamanı geldi’   Çağrıya rağmen tecridin sürmesi ve somut adımların atılmamasını eleştiren Laura Castel, “Artık Türk hükümetinin bir şeyler yapması gerektiğini herkes biliyor. Çünkü normalde bir müzakere masasında bir taraf bir adım atar sonra diğer taraf atar ve şimdi Türkiye Hükümeti'nin bu demokratik adımları atmasının zamanı geldi. Ancak bu şekilde güven ortamını inşa etmek için yapıcı olabilir. Bana göre, Sayın Öcalan'ı parlamentoda ya da kamuoyunda ciddi bir diyalog yapması için serbest bırakmalılar. Sonrasında müzakerelerine gerçekten resmi olarak başlayabilirler. Bence bu süreçte Sayın Öcalan'ın serbest bırakılması bir sonraki adım olabilir. Bunu umuyoruz” sözlerini kullandı.    ‘Kürt sorunun çözmesi gerektiğinin farkında’   Sürece dair umut beslediklerini belirten Laura Castel, tüm bunların bir mücadele sonucunda geliştiğini söyledi. Laura Castel, “Sanırım Türk Hükümeti’nde ilk defa bir hareketlilik var. Evet, bu kez bir şeyler oluyor.  Bir şeyler yerinden oynuyor. Çünkü defalarca Avrupa Konseyi'nde, Avrupa Birliği'nde, hatta İmralı'daki tüm barış heyetleri tarafından birçok talepte bulunuldu. Bütün bu hareketlerin sonunda bir sonucu alındı. Bu sonuç Sayın Öcalan'ı birkaç kez ziyaret etme imkanını oluşturdu. Ayrıca Demirtaş ve Kavala ziyaretlerine de kapı araladı. Bence Türkiye Cumhurbaşkanı, artık zayıf olduğu hissine kapılmış durumda ve bunun için Kürt sorununu çözmesi gerektiğinin farkında. Gerek Avrupa Birliği’ne katılmak için gerek birçok konuda önce demokratik bir yola girmesi ve de demokratik zemini inşa etmek gerekiyor. Türkiye sürekli olarak insan haklarını ihlal ediyor. Sadece bir kişinin tutsaklığından, Sayın Öcalan’dan bahsetmiyorum, İmralı’da üç tutsak daha var. Yine Türkiye’de binlerce siyasi tutsak var. Bence tüm bu durum, Avrupa Birliği'ne aday bir ülke için hiç de iyi bir background değil. Bence Avrupa Konseyi'nden, Avrupa Birliği'nden, Birleşmiş Milletler’den gelen tüm bu baskılar ve Kürt halkının serbest bırakılması talebi ve çözüm çağrısı yapan tüm hareketlerin sonucunda bu süreç, işler ilerliyor ” diye konuştu.   Sonraki adımlar ne olmalı   Bu çağrıya Kürt halkının nasıl yaklaşması gerektiğine ilişkin ise diyalog ve müzakerenin temel olduğunu ifade eden Laura Castel devamında şunları belirtti: “Halk olarak çok iyi gidiyorsunuz. Bunu çok iyi başardınız ve sokaklarda barışçıl bir şekilde haklarınızı geri alıyorsunuz. Bundan sonraki adım barışçıl bir şekilde kendi kaderini tayin hakkını geri almak olabilir. Bir Katalan’ım ve her zaman bağımsızlık yanlısı bir siyasetçi oldum. Biz de bağımsız olmak istiyoruz tabi ki barışçıl bir şekilde. Elbette bu süreçler zorlu hepimiz farkındayız ancak haklarınızın Türkiye Anayasası’nda tanınması çok ama çok güzel bir adım olabilir, çünkü eğer bu gerçekleşirse en başta temel insan hakları garanti altına alınmış olacak. Bu açından Kürt halkının haklarına ve statüsüne Anayasa'ya koymak gerekecek çünkü kendi geleceğine ancak Kürt halkı karar vermelidir. Hiç kimse değil. Gelecekte ne yapmak istediğinize, nasıl yaşamak istediğinize karar verme hakkına yalnızca siz sahipsiniz. Özerk bölge mi istiyorsunuz, olsun, ya da anayasal haklar mı, anayasada statü olarak tanınmak mı her ne ise buna Kürt halkı karar vermelidir. Kendi kaderinizi kendiniz tayin etmelisiniz.”   Uluslararası toplum barışçıl çağrıyı değerlendirmeli   Yanı sıra bu çağrının tüm bölge devletlerini, Orta Doğu’yu etkileyecek nitelikte olduğunu belirten Laura Castel şöyle konuştu: “Ne yönde etkileyeceğini çok karmaşık jeopolitik durumdan dolayı kestiremesem de, çünkü çok fazla aktör var, ama kesinlikle yansıması olacaktır. Orada da bir şeyler değişecek ve umarım bu barışçıl yönde olur. Çok fazla şiddet yanlısı aktör var. Bu yüzden umarım uluslararası toplum bu barışçıl çağrıyı iyi değerlendirir. Ordudan ayrılan, silahları bırakan insanlar korunabilir çünkü silahlarınızı bıraktığınızda korunmasız kalmış oluyorsunuz ve dolayısıyla en azından uluslararası örgütlerin bu noktada koruma sağlaması gerekir, bunun fırsatını oluşturmalıdır.  Uluslararası örgütler, Birleşmiş Milletler ya da Avrupa Konseyi veya hangi örgüt olursa olsun fark etmeksizin bu süreçte uluslararası toplum arabuluculuk yapabilir.    Cezaevinde müzakere edemezsiniz   Hatta tarafların haklarını garanti altına almak için süreci izleyebilirler, çünkü bazen bir müzakerede güçlü tarafın kendi koşullarını dayatabileceğini görüyoruz. Ve en en önemlisi tabii ki bir cezaevinin içinden müzakere edemesiniz, çünkü eşit koşulda değilsinizdir. Bu durumda bir eşitlik olamaz.  Dolayısıyla uluslararası örgütlerin rolü bence izleme olmalı, hatta bu süreçte sahalarda da eşlik etmeli ve arabuluculuk yapmalılar. Varılan anlaşmaların yerine getirilip getirilmediğini de takip etmeliler. Bence uluslararası örgütlerin yapması gereken de bu. Son olarak şunu söylemem gerekirse gerçekten çok mutluyum. Çünkü tüm bunlar mevcut durumun değişmekte olduğunun bir işareti ve Sayın Öcalan’ın çok kısa bir süre içerisinde serbest bırakılabileceğini düşünüyorum.”