DEM Parti İstanbul Kongresi’nden seslendiler: Biz barışa varız ya siz? 2025-02-23 12:50:46     İSTANBUL – DEM Parti İstanbul İl Örgütü, gerçekleştirdiği 3'üncü Olağan Kongresi’nde, “Sayın Öcalan çağrı yaptıktan sonra artık Türkiye’de demokrasi konuşulacak. Özgürlükler konuşulacak. Kimin yanında olduğu, kimin karşısında olduğu açığa çıkacak. Türkiye’nin demokratikleşmesinden kaçan kaybeder” denildi.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Örgütü, Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan, Keziban Konukçu, Çiçek Otlu, Cengiz Çiçek, Sezai Temelli,  Saruhan Oluç ve siyasetçi Sebahat Tuncer’in katılımıyla 3'üncü Olağan Kongresi’ni Küçükçekmece'de bulunan Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde gerçekleştirdi.   DEM Parti bayraklarıyla donatılan kongre salonunda, “Savaşta barışta gençlik ön saflarda”, “Kayyımlar gidecek biz kalacağız”, “Büyük direneceğiz büyük kazanacağız”,” 2025 yılını özgürlük yılı yapacağız”, “Genç başladık genç başaracağız”, “Örgütlü direneceğiz emek sömürüsüne son vereceğiz”, “Jin Jiyan Azadî”, “Demokratik yaşam için eşitlik adalet özgürlük”,  “Bi pêşengîya jinên ciwan”, “Kadın örgütlülüğümüzü büyütüyoruz özgürlük için direniyoruz” pankartları asıldı. Kongreye siyasi parti temsilcileri sivil toplum kuruluşları, kadın örgütlerinin yanı sıra binlerce yurttaş yoğun bir ilgi ile katıldı. Kongre salonuna rengarenk ulusal kıyafetleriyle ve sloganlarıyla giriş yapan yüzlerce kadın, “Jin Jiyan Azadî”  sloganı eşliğinde ve alkışlarla halaya durdu. Kongreye yediden yetmişe her kesimden yurttaş yoğun ilgiyle katıldı.  Kongrede sık sık” Bîjî berxwedana Wan’e” “Bîjî berxwedana Rojava”, “Bîjî Serok Apo” Bê Serok jiyan na be” sloganları yankılandı.    Kongrede, DEM Parti İstanbul İl eşbaşkanları Gonca Yangöz ile Murat Kalmaz açılış konuşmasını gerçekleştirdi.   Kongre ilk olarak “Şehit namirin” sloganlarıyla özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuldu. Ardından İstanbul’da yürütülen kadın özgürlük mücadelesine ilişkin çalışmalara dair sinevizyon izletildi.   'Birlikte kazanacağız'   İlk olarak konuşan DEM Parti İstanbul İl Eşbakanı Gonca Yangöz,  cezaevlerinde bulunan siyasi tutsakların mücadelesini selamlayarak sözlerine başladı. Gonca Yangöz, “Öncelikle zindanlarda bulunun tüm arkadaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Her dönem olduğu gibi bu dönem de zorlu bir süreçte birlikte mücadele ettik. Bunca baskıya ve faşizme karşı hep birlikte yana yana mücadele ettik. Bütün kadınların, bütün bileşenlerin ortak mücadelesi ile her gün bu direnişi büyüttük. Birlikte kazanacağız, birlikte yürüteceğiz. Bu örgütü birlikte ayakta tutacağız. Hep birlikte mücadele ederek çoğalacağız” dedi.   'HDK'nin fikriyatını sürdüreceğiz'   Ardından konuşan DEM Parti İstanbul İl Eşbakanı Murat Kalmaz, “Faşizme karşı demokratik bir sistemi inşa etmek için mücadele ettik. Abdullah Öcalan öncülüğünde bir süreç ilerliyor. Bu sürecin demokrasi ve özgürlük sürecine evrilmesi için çalışmalar yapılıyor. Hepimize düşen rol misyonu iyi biliyoruz. Türkiye’nin demokratikleşmesi için de ne gerekiyorsa onu yapacağız. Bir yandan bir süreç söz konusu bir yandan da saldırılar devam ediyor. Yine HDK’ye yönelik bir operasyon söz konusu. HDK üzerinde yürütülen tüm operasyonların karşısında duracağız. Yaşamımızın her alanında HDK’nin fikriyatını sürdüreceğiz. HDK’nin önüne ket vuramazlar. Sayın Abdullah Öcalan tutuklandığında ben daha çocuktum.  26 yıldır İmralı Cezaevi’nde tutuluyor. Artık yeter Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesi gerekiyor.  Özgürleşirse bütün sorunlar çözüme kavuşur. Kürt sorunundaki demokratik zemin ortamı da oluşur. Bugüne kadar üzerime düşen ne varsa yapmaya çalıştım. Bundan sonra da sonuna kadar mücadelemiz sürecek” şeklinde konuştu.   ‘Dünya değişiyor, Orta Doğu yeniden şekilleniyor’   Son olarak konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Yıllardır bizi yalnız bırakmayarak bugünlere getiren değerli kadın arkadaşlar, halklarımız, emekçilerimiz hepinizi tek tek saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Kongremize hoş geldiniz” diyerek sözlerine başladı. DEM Parti’nin yıllardır ev ev, mahalle mahalle, sokak sokak bütün zor olanaksızlıklara rağmen bugünlere geldiğini söyleyen Tuncer Bakırhan, “Cemal Kavak şahsında bugüne kadar emek veren değer katan, bedel ödeyen ama aramızda olmayan bütün yoldaşlarımızı sevgi ve saygıyla anıyor, onları mücadelemizde ve yüreğimizin en baş köşesinde taşıyoruz” dedi.  Hem dünya hem Orta Doğu hem de Türkiye’nin tarihsel bir süreçten geçtiğini belirten Tuncer Bakırhan, “Bu tarihsel süreçte bütün ülkeler bütün yönetimler bugüne kadar yapmış oldukları politikaları gözden geçirerek kendisini yeni döneme yeni gelişmelere göre şekillendirmeye çalıştığı bu süreçte maalesef Türkiye AKP ve MHP iktidarı yine yanlış rotada yanlış yolda yol almaya devam ediyor. Orta Doğu yeniden şekillenirken bizimkiler hala 100 yıllık ret ve inkar politikalarını hayata geçiyorlar.    Hakkari’den başlayarak Türkiye’nin dört bir yanına kayyım atamaya devam ediyorlar. Yine alnının terinin karşılığını almak isteyen bunun için direnen greve giden insanca yaşam mücadelesi veren emekçileri darp ediliyor, emekçiler ve onların öncüleri tutuklanarak cezaevine gönderiliyor. Bu yetmiyor. Belediye eşbaşkanlarının hakkında soruşturmalar başlıyor. Yargı muhalifler üzerinden bir sopa olarak kullanılmaya devam ediyor. Her gün kadınlar katlediliyor. Kadınların katliamını önlemek için yasalar çıkarması gerekenler İstanbul Sözleşmesi’ni ortadan kaldırarak bir nevi kadın kırımını meşrulaştıran bir anlayışla hareket ediyor” diye konuştu.   'HDK tüm halklar için mücadele ediyor'   18 Şubat’ta HDK’ye yönelik gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan ve daha sonra 30 kişinin tutuklandığına dikkat çeken Tuncer Bakırhan, HDK’nin 14 yıldır ezilen ve yok sayılan tüm halklar için mücadele yürüttüğünü söyledi. Tuncer Bakırhan, şunları dile getirdi: “HDK’de onlarca arkadaşımız gözaltına alındı, 30 arkadaşımız tutuklanarak cezaevine gönderildi. Neymiş? HDK terör örgütü imiş. Arkadaşlar 14 yıldır İstanbul’un merkezinde binası, tabelası asılı bulunan 14 yıl içinde Türkiye’de siyasetçilerin, akademisyenlerin katıldığı çalışmalara imza atan çok değerli çalışmalar yapan, barış ve çözüm konusunda onlarca çalıştay yapan HDK’nin terör örgütü olduğu bugün mü aklınıza geldi sizin. HDK 14 yıldır İstanbul’un merkezinde tabelasıyla, binasıyla, çalışmalarıyla Türkiye demokrasisinin çalışmalarına katkı sunan bir kurumdur. HDK terör örgütü değil, HDK ezilen Kürt kadınıdır, Alevidir, gençtir, direnen işçidir, 16 milyon emeklidir. HDK Kürt’tür, Türk’tür, Arap’tır, ezilenler ve emekçilerdir. Onun için HDK’nin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız Esenyurt’taki emekçilere, ezilenlere sorun, Çorlu’da Tekirdağ’da direnen işçilere sorun. 14 bin lira ile geçinmek zorunda kalan emeklilere sorun, kadınlara sorun, umudunu çaldığınız gençlere sorun. O zaman HDK’nin ne olduğunu, kim olduğunu çok iyi görürsünüz.”   Tuncer Bakırhan şöyle devam etti:    “Kadın İstanbul Sözleşmesi deyince işkence görüyor. TÜSİAD, işverenler kurulu 'hukuk yok' deyince yargı hemen göreve koşuyor. Van’da Rojin Kabaiş katledildi, bütün delilleriyle olay ortada dururken yargı yok, ama TÜSİAD 'hukuk yok' deyince, bir gün sonra yargı koşarak göreve geliyor. Rojin Kabaiş’i görmeyen yargı, TÜSİAD'ın 'hukuk yok' demesine, kayyım atamalarının anti-demokratik olduğunu söylemesine hemen koşuyor. İktidarın emrinde bir yargı olmaz. Yargı tarafsız olmalı, yargı bağımsız olmalı. Bu iktidar ve onun yargısı, işte böyle davranarak bu ülkeyi hem yurt dışında hem de uluslararası kamuoyunda itibarsızlaştırır. Demokrasiyi zedeler. Halkların, bu ülkeye olan aidiyet bağını zedeler. Yargıya işini yapması, olumsuzlukları, katliamları, kayyım gaspını, kayyım hırsızlığını soruşturması için çağrı yapıyoruz. Yargının işi DEM Parti’nin kiminle ittifak yapacağı değil. Olmamalıdır, olamaz da.   ‘Sandığı gömdünüz’   Değerli halklar, tüm bunların yanında Sayın Erdoğan geçen gün, ‘Sandığın itibarına gölge düşürülmesine izin vermeyeceğiz’ diyor. Allah aşkına, sandık mı kaldı? Sandığın onuru mu kaldı? Sandığı yere gömdünüz, yok saydınız. Hakkari’nin iradesini gasp ettiniz; Van’ın, Akdeniz’in, Batman’ın, Mardin’in... Sandığın itibarını mı bıraktınız ki, "Sandığın itibarına gölge düşürmeyeceğiz." diyorsunuz? Kimi kandırıyorsunuz? Burada oturan halklarımız, emekçilerimiz sizin sandığa nasıl yaklaştığınızı çok iyi biliyor. Lütfen, eğer haberiniz yoksa Van’a bakın, Mardin’e bakın, Akdeniz’e, Esenyurt’a bakın. Oralarda sandığın itibarı yerle bir edildi. Oralarda halkın iradesi gasp edildi, çalındı, Sayın Erdoğan. Haberiniz yoksa şimdi söylüyorum, duyun o zaman.”   ‘Bu düşmanlıktan vazgeçin’   Tuncer Bakırhan, son olarak konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Bu engeller, bizim Türk ve Kürt kardeşliğimizin önünde engel olamayacak. Bu engeller bizi durduramayacaktır. Bu engeller olsa dahi Munzur gibi akar, yolumuzu bulur; demokrasi, özgürlük ve eşit yurttaşlık mücadelesini devam ettiririz. Bıkmayacağız, yorulmayacağız, Türkiye’yi demokratikleştireceğiz. Bütün bu saldırılara, engellemelere, inkâr ve yok saymalara rağmen Türkiye’nin demokratikleşmesi bizim vazgeçilmez temel görevlerimizden biridir.   Suriye’de yeniden ittifaklar oluşuyor. Her ülke yeniden bir konum almak zorunda kalıyor ama bizim o yüzyıllık inkârcı akıl, Suriye’ye de rahat vermiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’nin statü elde etmemesi için elinden gelen bütün çabayı ortaya koyuyor. Yahu, Van’da, Hakkari’de Kürdün iradesini kabul etmiyorsun ama Kuzey ve Doğu Suriye’den ne istiyorsunuz? Ne istiyorsunuz oradaki Kürt’ten, Alevi’den, Çerkes’ten, Ermeni’den, Êzidî’den? İnsanlar orada demokratik bir zeminde bir arada yaşamaya çalışıyor. Bu düşmanlıktan vazgeçin. Bırakın Suriye’nin geleceğine Suriye halkları karar versin. Bırakın Kuzey ve Doğu Suriye’nin geleceğine, orada yaşayan halklar karar versin.   Size mi kalmış SMO çeteleriyle birlikte Tişrin Barajı’na saldırmak? Kürt statü elde etmesin diye Suriye rejimiyle ilişkiye geçmek? Size düşen, Kürdün statüsünü kabul etmektir. Suriye rejimi üzerinde bir etkiniz varsa, Kürt ile barışını sağlayın. İstanbul’da yüksek sesle haykırıyorum: Barışa var mısınız? Hem Türkiye’de, hem Suriye’de, hem de Ortadoğu’da. Biz varız, Sayın Öcalan var, DEM Parti var, HDK var, Kürt, Alevi, emekçi var. Sağdan sola kadar Türkiye’de hatırı sayılır bir zemin çözüm diyor, barış diyor; ama beyefendilerin aklı başka çalışıyor.   Yol haritası sunulacak   Türkiye’de siyasal anlamda tarihi bir süreç ve tarihi bir tartışma günlerini yaşıyoruz. Bu tarihi süreçte, Sayın Öcalan İmralı Cezaevi’nden bir çağrı da yapacak. O tarihi çağrıda; ekonomide adalet, demokratik ve bağımsız yargı, Kürtlerin anadilini özgürce konuştuğu, iradelerinin gasp edilmediği, Alevilerin eşit yurttaş olduğu, gençlerin ve kadınların katledilmediği, umutlarının çalınmadığı bir demokratik Türkiye düşüncesi ortaya konulacaktır. Bir yol haritası sunulacaktır. Biz de bu tarihi çağrıyı önemsiyoruz. DEM Parti olarak ilk günden beri Sayın Öcalan’ın yapacağı bu tarihi çağrının arkasında olduğumuzu, onu desteklediğimizi ve savunacağımızı belirtmiştik. Ortada bir tarihi çağrı var, ama bazıları bundan memnun değil. Kimileri diyor ki, ‘Kürtleri kandıracaklar .’ Kürtler nasıl kanacaksa? Yüz yıldır 30 defa yok sayılan, katledilen, hapsedilen, sürgün edilen, açlıkla terbiye edilmeye çalışılan bu halk kandırılmadı ve bugünlere geldi. Türkiye’nin en büyük 3’üncü zemini oldu.   Siz merak etmeyin, biz kandırılmayız. Gecenizi gündüzünüzü bu kaygıyla geçirmeyin. Bununla kaygılanacağınıza, bu sürece destek verin. Biz kanacak bir halk değiliz, biz kanacak bir parti değiliz, biz kanacak halklar zemini değiliz. Sayın Öcalan’ın çağrısıyla birlikte, bu ‘beka’ ve ‘güvenlik’ dedikleri, artık sığındıkları o liman da ortadan kalkacak. Sayın Öcalan çağrı yaptıktan sonra artık Türkiye’de demokrasi konuşulacak, özgürlükler konuşulacak. Kimin kimin yanında olduğu, kimin karşısında durduğu açığa çıkacak. Kimin yalan söylediği, kimin gerçekten inandığı ortaya çıkacak. Yapılacak tek şey var: Demokrasiyi de, ekonomiyi de rayına sokacak olan şey, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesidir. Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Bundan kaçan kaybeder.”   Kongrenin sonunda faaliyet raporu okundu ve ardından yapılan oylama ile yeni eş başkanlar belirlendi. DEM Parti İstanbul İl Eş Başkanlığına Arife Çınar ve Çınar Altan seçildi.