Kürtçe’ye özel savaş: Dilimizi susturamayacaklar! 2025-01-29 09:03:10        WAN - KURDÎGEH yöneticisi Arife Arslan, Kürt diline yönelik özel savaş politikalarının yürütüldüğüne dikkat çekerek, “Dilimize, kültürümüze, sanatımıza saldırıyorlar. Kitaplarımız yasaklanıyor. Yazarlarımız, eğitmenlerimiz gözaltına alınıyor, bir suçlu gibi gösteriliyor” dedi.   Kürt halkına yönelik asimilasyon ve inkar politikalarının günümüzde daha derinleşti. Yakın geçmişte Kürtçe müzik ve halaylarına yönelik yasaklar, belediyeler tarafından pêşî peya/önce yaya” ve “hêdî/yavaş” trafik uyarılarının silinmesi, Kürtçe konuşanların ırkçı saldırılara maruz kalmasıyla Kürt diline ve kültürüne karşı yapısal bir tutum sürüyor. Bu baskı politikalarının bir diğer ayağı ise Kürt çocuklarının anadillerinde eğitim görme hakkından mahrum bırakılması ve bu konuda halkın taleplerinin karşılıksız bırakılması da devam ediyor.    KURDÎGEH yöneticisi Arife Arslan, Kürt diline yönelik baskılara ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur.   ‘Dilimize yönelik özel savaş politikaları yürütülüyor’   Kürt diline yönelik saldırıların yıllardır devam ettiğini ifade eden Arife Arslan, dilin bir milletin varlığı olduğunu söyledi. Milletlerin birbirini tanımasında en etkili olan şeyin dil olduğunu belirten Arife Arslan, “İktidar, yıllardır dilimiz yasaklıyor, dil kurumlarına, kültür kurumlarına saldırıyor. Dilimiz üzerinden özel savaş politikaları da yürütülüyor. Çocuklarımız henüz 4-5 yaşlarındayken okul öncesi eğitim zorunlu hale getiriliyor. Çünkü çocukların yaşı ne dar küçükse o kadar çabuk asimile oluyor. Burada asıl hedeflenin çocukların anadilini çocuklara unutturmak, kendi dillerinin temellerini atmaktır. Bu sebeple dilimize yönelik özel savaş politikaları yürütülüyor. Dilimiz resmi dil değil hala. Anadilde eğitim yok. Bu şekilde dilimizi yok etmek istiyorlar. Bizim dilimiz kadim bir dildir. Anadilimiz yüzyıllardır varlığını sürdürmekte. Şimdi de bizim dilimizin asimile olmasına izin vermememiz gerekiyor. Evde, sokakta, alışverişte kendi dilimizi konuşmalıyız. Dilimiz bugüne kadar yazarlarla, şairlerle, dengbêjlerle geldi. Yıllardır dilimiz yasaklı. Ama yine de dilimiz güçlüdür. Bizim dil konusunda daha bilinçli olmamız gerekiyor. Çünkü dil bir halkın varlığını ve yokluğunu belirler. Toplum içinde erimiş, yok olmuş çok dil var. Bunun nedeni ise kendi dillerini konuşmaları ve milletlerinin yok olmasıdır. Bu sebepten bizim dilimizi gündelik dil olarak kullanmamız gerekiyor” dedi.   ‘Çocuklukta öğrenilen dil, unutulmaz’   Arife Arslan, dil üzerinde annenin rolünün çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Temel ve en önemli eğitim evde, aile içinde olur. Anne, çocuğun ilk öğretmenidir. Anneler çocukları ile hangi dilde konuşurlarsa çocuklar da o dili öğrenirler. Çocuklukta öğrenilen dil ne olursa olsun unutulmaz. Kürt dili de zengin bir dildir. Bu sebepten çocukluktan konuşmak gerekiyor. Sonradan öğrenmek daha zor oluyor” şeklinde konuştu.   ‘Dile çok önem vermemiz gerekiyor’   Çocuklar her ne kadar evde ana dillerini konuşsalar da çevredeki insanlar Kürtçe konuşmadığı zaman çocukların dillerinin değiştiğini kaydeden Arife Arslan, “Çocuklar, dışarıda, okulda, sokakta Kürtçe konuşmadığında çok çabuk dillerinde değişkenlik olabiliyor. Bu sebepten bizim dile çok önem vermemiz gerekiyor. Çocuklarımızın dışarıda da dillerini unutmalarına izin vermemeliyiz. Çocuklarımıza öğretmemiz gerekiyor. ‘sen Kürtsün kendi dilini konuş’ demeliyiz. Bu durum karışık bir durumdur. Çocuk,  Türkçe konuşuyor, anne, babalar Kürtçe konuşuyor. Bu nedenden aile ve çocuk arasında sorunlar ve birbirini anlamama ortaya çıkıyor. Anne, babalar da bir yana çocukların nineleri ve dedeleri onları anlayamıyor. Maalesef bu çok acı bir durum. Ne çocuklar büyüklerini anlıyor ne de büyükleri çocukları anlıyor” sözlerine yer verdi.   ‘Bizi başarıya ulaşmak için bir basamak olarak kullanıyorlar’   Sistem içerisinde, Kürt halkının birçok değerinin özellikle dilinin, kültürünün ve sanatının bir araç haline getirildiğine dikkat çeken Arife Arslan, Kürt halkının değerlerinin başarıya ulaşmak için bir araç olarak kullanıldığını söyledi. “Bizim gibi dilimizi konuşuyorlar mesela. Bize ‘biz de sizdeniz’ demek için bunu yapıyorlar. Dilimizi sevdiklerini, dilimizin yasak olmadığını söylüyorlar. Halka ‘kendi dilinizi konuşabilirsiniz’ diyorlar. Madem kendi dilimizi konuşabiliyoruz, neden kendi dilimizde eğitim alamıyoruz, neden dilimiz yasaklı, neden kurumlarımız saldırılarla karşı karşıya, neden eğitmenlerimiz gözaltına alınıyor, saldırılara maruz kalıyor? Aslında bu da özel savaşı bir parçası. Yani bizim içimizden vuruyorlar bizi. Bizi başarıya ulaşmak için bir basamak olarak kullanıyorlar. Amaçlarına ulaştıktan sonra ise başarıya ulaşmakta kullandıkları şeyi bize yasaklıyorlar. Dilimize, kültürümüze, sanatımıza saldırıyorlar. Kitaplarımız yasaklanıyor. Yazarlarımız, eğitmenlerimiz gözaltına alınıyor, bir suçlu gibi gösteriliyor. Ama KURDÎGEH gibi kurumlar yıllardır direniyor. Önemli bir direniş yürütüyorlar. Geçmiş zamanlarda farklı farklı isimlerde kurumlarımız vardı. Bunlara yönelik saldırılar oldu, kapatıldılar. Arkadaşlarımız yine mücadele ettiler ve yeni kurumlar açtılar. Eğitmenlerimiz halkı da uyandırdılar. Şimdi gençler, annelerimiz, çevremizdekiler gelip dillerini öğreniyorlar. Bu iyi bir çalışmadır ve bize şunu gösteriyor, dil kurumları toplum içerisinde çok önemlidir” ifadelerini kullandı.   ‘Birçok farklı dilde tabelalar kullanılabiliyor’   Yerel yönetimlerin dil üzerindeki etkilerinden söz eden Arife Arslan, “Belediyeler bizim elimizde olduğu zaman şüphesiz olumlu anlamda önemi çok fazla. Belediyeler bizim elimizde olduğu zaman dilimiz daha az yasaklanıyor, kurumlarımıza yönelik daha az saldır oluyor. Tabelalarda anadilimizi de kullanabiliyoruz. Aslında tek dil değil birçok farklı dilde tabelalar kullanılabiliyor. Dil anlamında belediyelerden de destek alabiliyoruz” şeklinde kaydetti.   ‘Dilimizin kaybolmasına izin vermemeliyiz’   Arife Arslan son olarak “Bizim dilimiz en kadim, en zengin ve en güzel dildir. Kürt dili dünya dilleri arasında en zengin beşinci dil oldu. Bizim bu bilinçte olmamız lazım. Dilimizin kaybolmasına izin vermemeliyiz. Alışverişte, evde, hayatın her alanında dilimizi konuşmalıyız. Dilimiz hem bizim varlığımız hem de yokluğumuzdur” çağrısında bulundu.