'Jin jiyan azadî' her yerde yankılandı 2024-11-24 14:39:47   HABER MERKEZİ- 25 Kasım dolayısıyla yapılan etkinliklerde "Jin jiyan azadî" sloganı yükseldi.    25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında, birçok yerde eylem ve etkinlikler gerçekleştirildi.    Amed    Amed Kadın Bisiklet Grubu öncülüğünde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında bisiklet turu düzenlendi. Peyas (Kayapınar) ilçesinde bulunan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim – Sen) Amed 1 No'lu Şube önünde toplanan kadınlar, “Elini emeğimden, kimliğimden ve bedenimden çek”, “Şiddete, tacize, tecavüze hayır” pankartı açarken, düzenlenen bisiklet turu Koşuyolu Park’ına kadar sürecek.    Amed Kadın Bisiklet Grubu Sözcüsü Kadriye Kaya, kadının mücadele deneyimi ve emeğiyle “jin, jiyan, azadî” felsefesinin dünyanın dört bir yanında karşılık bulduğunu ve meydanlarda yankılandığını ifade etti.        'Elinizi çekin'   Sürdürülen bütün savaşlarda kadın bedeni üzerinden politikalar yürütüldüğünü ifade eden Kadriye Kaya, “Kadın bedeni savaş alanınız değildir, elinizi kadının bedeninden, aklından ve ruhundan çekin.Kurumların çocuk, bebek ve kadınların yaşamlarını yok saydığı, her alanın kâr hırsıyla kirletildiği Türkiye'de; her gün kadın çocuk ve bebek cinayetleri taciz ve şiddet artmaktadır Ne yazık ki her biri öncekini kitlesel hafızadan silecek boyutta olan cinayetler, katliamlar toplumu bu durumları normalleştirme ve git gide duyarsızlaşmaya doğru sürüklemektedir. Cinsiyetçi aklın, cezasızlık politikalarının ve bütünüyle erkek egemen siyasetin sebep olduğu bu şiddet sarmalını normalleştirmeyeceğiz. Bu şiddete alışmayacağız ve mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizi buradan haykırıyoruz” ifadelerini kullandı.      'Vazgeçmiyoruz'   Mevcut iktidarın kadına yönelik şiddeti önlemek bir yana kadın kazanımlarına, yaşamsal haklara yönelik saldırılarını, dinci-radikal grupların eylemlerini artırarak, kadını kuşatmaya aldığını kaydeden Kadriye Kaya, “Yıllar süren mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlarımızı egemene teslim etmiyor ve direniyoruz! İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyor ve tekrar yürürlüğe girmesi için sesimizi yükseltiyoruz. Doğa talanlarına karşı köyümüzü, suyumuzu, yaylamızı savunurken, iş yerlerinde mobinge maruz kalırken, gözaltında kaybedilen çocuğumuzun kemiklerini bulmak için 20 yıl boyunca pes etmeden mücadele ederken, eşbaşkanlık sistemine, kadın kurumlarına ve kazanımlarına atanan erkek egemen kayyıma karşı direnirken, irademize oyumuza sahip çıkarken, sokakta cinsiyetçi tacizci bakışlarınızla mücadele ederken, savaşlarınızda kendimizi çocuklarımızı ve yaşamı savunurken ve savaşta dahi barış için direnirken; asla vazgeçmiyoruz! Bisikletlerimiz aynı zamanda özgürlük mücadelemizde eylem aracımız ve sesimizdir! Narin Güran nezdinde yaşamı soldurulan her bir çocuk ve bebek için, birbirimiz için, özgürlük ve hakikat için pedallayacağız ve bıkmadan haykıracağız ‘Jin, jiyan azadî” dedi.    Yapılan açıklama ardından kadınlar, Peyas’tan Koşuyolu Parkı'na doğru "Asla vazgeçmiyoruz" dövizlerinin bulunduğu bisikletleriyle özgürlüğe pedal çevirdi.   Yenişehir    Amed'in Yenişehir ilçesine bağlı Ofis AZC Plaza önünde bir araya gelen erkekler 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamaya siyasi parti temsilcileri, kurum temsilcileri ve çok sayıda erkek katıldı. Açıklamada, “Kadın yaşamdır eril zihniyet yaşama ihanettir” pankartı, “Jin jiyan azadi”, “Toplumun ve doğanın özü kadındır”, “Kadına şiddet eril zihniyetin acziyetidir” dövizleri ile katledilen kadınların fotoğrafları taşındı. Polisler katledilen gazeteci Nagihan Akarsel’in fotoğrafının taşınmasına izin vermeyerek fotoğrafa el koydu.   Açıklamada sık sık, “Jin jiyan azadi” sloganları atıldı.     ‘Eril zihniyet toplumun her alanına işlenmektedir’   Kitle adına açıklama yapan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Amed İl Eşbaşkanı Abbas Şahin, “Kadın düşmanlığı, yoğun olarak yaşandığı ülkemiz de dahil dünyanın dört bir yanında kadınlar cezasızlık sistemiyle eril zihniyet toplumun en derinliklerine ve her alanına işlenmektedir. Tekleştirilemeyen ve ötekileştirilenlerin yok edildiği bu zihniyet dünyanın dört bir yanına bilinçli bir şekilde örgütleniyor. İran’da saçı göründüğü için Jina Amini’nin; gerçekte toplumun çürümüş zihniyetinin yansıması olan, sözde ahlak polisleri tarafından işkenceyle katledilmesi, Hindistan’da tecavüz edilip öldürülen kadın doktor ve benzeri örneklerle çoğaltılabilir. Ülkemizde de her gün çeşitli bahanelerle erkek-devlet çürümüş zihniyetin tetikçisi olan eş, sevgili, aile erkek tarafından katlediliyor” dedi.   Uygulanan özel savaş politikalarına değinen Abbas Şahin, şu ifadelere yer verdi: “Özel savaşı geliştiren zihniyet, bu özel savaşın ilk kurbanı olarak kadınları seçmesi Gülistan Doku, İpek Er ve onlarcasının katleden sonra cezasızlık uygulaması fail saklama nasıl bilinçli bir politika olduğu net bir şekilde anlaşılıyor. Yoğun tahribat, yok etme ve cinayetlere karşı Orta Doğu’da yükselen kadın mücadelesi; Eril zihniyetin ürünü, insanlık katili İŞİD canilerine dönük kadınların direniş ve mücadele ruhu cevap olmuştur. Bu mücadele ruhu tüm diktatör ve kadın düşmanı olan kesimlerin korkulu rüyası olmuştur. Şu an dünyanın dört bir yanında ‘jin jiyan azadi” sloganı binlerce yılda oluşturulan eril zihniyet iktidarının temellerini sarsarken, bu korkuyla olsa gerek ki toplum nezdinde hiçbir geçerliği ve meşruiyeti olmayan yasaklar ortaya çıkıyor. Bu yasaklar bizim nezdimizde yok hükmündedir.”   Açıklama atılan, “Jin jiyan azadi” sloganı ile sona erdi.    Riha   Tevgera Jinên Azad (TJA), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dîlok Kadın Meclisi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Dîlok ve Dîlok Barış Anneleri Meclisi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında kayyım atanan Riha’nı (Urfa) Xelfetî (Halfeti) Belediyesi nöbetini  ziyaret etti. DEM Parti Xelfetî  ilçe binasında bir araya gelen kadınlar burada basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Xelfetî Belediye Eşbaşkanları Saniye Bayram ve Mehmet Karayılan'ın yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı.    "Bi jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve" pankartı açılan açıklamada konuşan DEM Parti Dîlok İl Eşbaşkanı Zozan Ayhan, "Bir öldürülmek değil yaşamak istiyoruz. Özgürce, barış dolu, demokrasinin, adaletin olmadığı bir yerde özgürce sesimizi, onurluca mücadelemizi yükselterek direnmek ve yaşamak istiyoruz" dedi. "Bizi kayyımlarla, gaspla, tutuklamalarla gözaltılarla bu onurlu mücadelemizden yıldıramayacaksınız" diyen Zozan Ayhan, "Sizin önünüzde diz çöküp size boyun eğmeyeceğiz. Biz onurumuzla başımız dimdik yaşamak istiyoruz. Sesimizi yükseltiyoruz. Bu sesimizle her daim alanlarda olacağız. Kayyıma, kadına şiddete, çocuk istismarına hayır diyoruz" diye konuştu.    Açıklama "Jin jiyan azadi" sloganları ve zılgıtlarla sona ererken kadınlar abluka altına alınan belediye binası önüne doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüş boyunca kadınlar "Jin jiyan azadî", "Direne direne kazanacağız" sloganları atıldı.     Polis ablukasına alınan belediye binası önünde açıklama yapan Xelfetî Belediye Eşbaşkanı Saniye Bayram, "Kayyım iyi bilsin ki biz kabus olup onun rüyalarına gireceğiz. Hakkımızı asla helal etmiyoruz. Buradan Gülistan, Devrim ve Birsen arkadaşlarımız şahsında bütün direnen arkadaşlarımıza selamlarımı iletiyorum" diye konuştu.    Xelfetî Belediye Eşbaşkanı Mehmet Karayılan da, "Jin jiyan azadi" sloganına dikkat çekerek, "Bu sadece bir slogan değil bir yaşam biçimi bir örgütlenme biçimidir" dedi.    Açıklama alkış ve zılgıtlarla sona erdi.    İstanbul    Kürt Araştırmaları Derneği, “25 Kasım’a doğru” şiarıyla Fatih’te bulunan dernek binalarında “Biz şiddeti nasıl tanımlıyoruz” başlıklı seminer ile “El emeği” atölyesi gerçekleştirdi. 25 Kasım kapsamında şiddet ve şiddete karşı farkındalık semineri ve el emeği atölyesine çok sayıda kişi ilgi ile katılım sağladı. Atölyeyi Psikolojik Danışmanı Esra Kahraman yürüttü.   Atölye de ilk önce katılım sağlayan herkes tek tek kendisini tanıtarak başladı. Kadınlar üzerindeki şiddet tüm topluma sirayet ettiğini söyleyen Esra Kahraman, şiddet politikasının Türkiye de giderek arttığını dile getirdi. Türkiye de kadınlar ve çocuklar işkence ile katledildiğine dikkat çeken Esra Kahraman, şiddet politikalarının amacı ve nereden geldiğine işaret etti.   Esra Kahraman, “Şiddet  sadece fiziksel değildir. Şiddet ailede, toplumda,  evde, işyerlerinde,  ekonomi alanında,  siyasette ve yaşamın her alanında var. Çocukluğumuzdan bu yana gerek ailede gerek sistem tarafından her türlü ayrımcıya ve şiddete maruz kaldık. Özellikle kadınlar şiddete maruz kalıyor. Kadınların şiddete karşı ne yapmalı ve nasıl bir mücadele hattı örmesi gerektiğine dair bilinçlenmesi gerekir. Ve her bireyin şiddet tanımını iyi anlaması ve yaşamsallaştırması gerekiyor. Şiddete karşı herkesin mücadele etmesi gerekiyor” dedi.        Şiddete karşı mücadele vurgusu   “Kadınların özgürleşmesini istemeyenler sürekli kadına yönelik şiddet uyguluyor” sözlerine yer veren Esra Kahraman,  kadınların ise şiddet ve katliam politikalarına karşı her alanda mücadele ettiğini paylaştı.  Esra Kahraman, özgür ve eşitlik için kadınlar başta olmak üzer tüm toplumun şiddete karşı mücadeleyi her alanda yükseltme hedefinde olması gerektiğini ifade etti.    Sanatın iyileştirici ve yaratıcı gücü   Seminerin ardından kadınlar hep birlikte el sanatları atölyesi gerçekleştirdi. Atölyeyi ise Melek Kömürcü yürüttü.  Bura da kadınlar geleneksel Kürt sembolleri olan, Şahmeran, Tavus Kuşu,  Zend Avesta, ve geleneksel halı kilim motifleri ile kumaş baskısı yapıldı. Renkli karelerin yansıdığı atölye de sanatın iyileştirici ve yaratıcı gücüne dikkat çekildi.   Ardından etkinlik sona erdi.   Tevgera Jinen Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada “Şiddetsiz, sömürüsüz bir yaşam içeride ve dışarıda kadın mücadelesi ile mümkündür” pankartı açılarak “Jin jiyan azadî”, “Biji berxedana zindana”, “Biji tekoşina jinan” sloganları atıldı. Basın metnini TUHAY-DER Eşbaşkanı Dilek Demir Sönmez okudu.    ‘Jîn jîyan azadî felsefesiyle yaşamayı var edeceğiz’    Açıklamada ilk olarak konuşan DEM Parti İstanbul Kadın Meclisi Sözcüsü Aygül Sincar, bir yandan Türkiye’deki cezaevlerinde tutsakların birçok hak ihlaline maruz kaldığına diğer yandan İran’daki Evin cezaevinde kadınlara idam cezası verildiğine dikkat çekti. Aygül Sincar, “Jina’dan, Werîşê’ye, Werîşê’den, Pexşan Ezizi’ye Bütün kadınlara nefes olan Jîn Jîyan Azadî felsefesiyle yaşamayı var edeceğiz. Coğrafyamızda bulunan Sivil Toplum ve Meslek Örgütlerine çağrımızdır: Herkesin bu idam cezalarına ses çıkarması gerekiyor. Buradan İran Hükümetine sesleniyoruz: İdam, devlet eliyle işlenen bir cinayettir. İdam cezalarını bir an önce son verin. Molla Rejimine ve Erkek Egemen Sisteme Karşı Jîn Jîyan Azadî demeye devam edeceğiz.”   ‘Artık barış gelsin’   Ardından konuşan Barış Annesi Bedia Gökguz, “Kadın, çocuk ölümüne son verin. Bu şiddet neden ? Artık barış gelsin. Kayyum neden atanıyor ? Bizim çocuklarımız terörist değil. Artık anneler ağlamasın. Artık barış eli uzatın bizi, çocuklarımızı kışkırtmayın.”   ‘Kadın katliamı devlet politikasıdır’    Kadına yönelik şiddetin sadece erkeğin öfkesi değil erkek devlet politikalarının bir sonucu olduğunu ifade eden Halkların Demokratik Kongresi (HDK) yürütme kurulu üyesi Esengül Demir, “Katiller aramızda. Yargı sistemi katilleri ödüllendiriyor. Kadınların yan yana olması gerekiyor. Cezaevlerinde kadınlara uygulanan tecrit var. Kadınların ölü bedenler cezaevinden çıkıyor Garibe Gezer gibi. Hukuk dışı kararlar ile tutsakların cezaları uzatılıyor. Kadınlar açıklama yaptığı için şiddete uğruyorlar, taciz ediliyorlar, tutuklanıyorlar. Biz hukuksuzluğa karşı sokağa çıkar sözümüzü söyleriz. Kimse bizi cezalandırarak mücadelemizden vazgeçiremez. Sokakta mücadele eden kadınlar evdeki kadınların sesidir. Kadın katliamı devlet politikasıdır. Kadınların sloganı yasaklanamaz. ‘Jin jiyan azadi’ yasaklanamaz.  Yasaklayanlar geçici sloganlar kalıcıdır. 3 defadır irade gaspı yaşanıyor. Kayyımın sonuçları iktidarın istediği gibi olmayacak. Halkımız sokaklarda, meydanlarda direniyor. Kadın düşmanı siyaset daha fazla varlığını sürdüremez. Bunların sonucunda açlık, yoksulluk yaşıyoruz. Herkesin ses çıkarması gerekiyor” dedi.   ‘Jin jiyan azadî direnişin sembol oldu’   Ardından basın açıklamasını okuyan Dilek Demir Sönmez, savaş politikalarına karşı kadınların, barış ve çözüm mücadelesinde kararlılıkla sürdürdüklerini belirterek savaşın kadına yönelik şiddetin temel kaynaklarından biri olduğunun altını çizdi. Dilek Demir Sönmez, “İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesiyle başlayan ve tüm dünyada yankı uyandıran ‘Jin Jiyan Azadî’ direnişi, kadınların özgürlük mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Bu süreçte kadınların tutsak edilmesi, işkence görmesi ve idam kararları, erkek egemen sistemin kadın mücadelesine duyduğu korkunun bir göstergesidir. Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerinde kadın ve çocuklara yönelik hak ihlalleri de her geçen gün artmaktadır. Cezaevlerindeki dayanışmamız, bu dayatmalara karşı en güçlü yanıt olacaktır.  Siyasi kadın tutsaklar, bir yandan insanlık dışı uygulamalarla karşılaşırken, bir yandan da mücadele azimlerini koruyarak özgürlük hayalini canlı tutmaktadır. Kadın mücadelesi ne dört duvar arasında hapsedilebilir ne de baskılarla susturulabilir. Cezaevlerindeki kadınların sesi olmak, onların hak ve özgürlükleri için mücadeleyi büyütmek, dışarıdaki tüm kadınların sorumluluğudur” dedi.   ‘Çağrımız dünyanın dört bir yanındaki kadınlarla birleşerek büyüyecek’    Dilek Demir Sönmez, son olarak şu ifadeleri dile getirdi: “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, İstanbul’dan  bir kez daha haykırıyoruz: Mücadelemiz dört duvar arasına hapsedilemez. Erkek egemen devletler, kadınların tarihsel yaratımlarından güncel kazanımlarına kadar her türlü değeri hedef alırken, biz kadınlar farklılıklarımızla birlikte ortak mücadele hattını örmeye devam edeceğiz. Binlerce yıldır susmadık, bugün de susmuyoruz, yarın da susmayacağız.  Kadın özgürlük mücadelesi, sadece kadınlar için değil, toplumsal özgürlük ve adalet için de vazgeçilmezdir. Erkek egemen sistemler kadınlara şiddeti dayattıkça, biz kadınlar öfkemizi ve mücadele deneyimlerimizi birleştirerek daha güçlü bir şekilde karşı duracağız.  Özgür yaşam, özgür kadınlarla mümkün olacaktır. Özgür toplum ise kadınların ortak mücadelesiyle inşa edilecektir. İstanbul’dan yükselen bu çağrımız, dünyanın dört bir yanındaki kadınlarla birleşerek büyüyecek.”    Açıklama zılgıtlar ve sloganlarla son buldu.    İzmir    Ekoloji Birliği Kadın Meclisi 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla basın metni yayınladı. Metinde erkek devlet ve şirketlerin doğa ve kadın sömürüsüne değinilirken, ekoloji mücadelesi içinde yer alan erkeklerin kadınlar üzerindeki baskı ve şiddetine de yer verildi. Açıklamada ekoloji mücadelesi içinde kadınlara yönelik uygulanan cinsiyet ayrımcılığı ve kadınları mücadeleden uzaklaştıran erkek faillerin ifşası dahil feminist mekanizmaların işletileceği de duyuruldu.   ‘Karar alma mercilerinde kadınların sözü yok hükmünde sayıldı’   Ataerkil kapitalist sistemin erkeği merkeze taşıyan, türler arası eşitliği öteleyen söylemini uzun zamandır ekoloji hareketi içinde de gözlemledikleri belirtilen açıklamada ekoloji hareketlerindeki kadınlar olarak, insanı merkeze koymayan, türcülükten uzak, çok türlülük ilişkilerini, insan dışı türlerin hakları üzerinden hak savunuculuğunu bir ekoloji pratiği olarak görünür kılmaya çalıştıkları belirtildi. Ekoloji Birliği içinde, Kadın Meclisinin kurulması aşamasında karşılaştıkları tüm engellemeler, verdikleri mücadelenin tam da bu ekoloji pratiğinin yaygınlaştırılması için verildiğini ifade edilen açıklamada “Ama ne yazık ki kırda, kentte, devletin kolluğu jandarmayla, polisle, ekokırım suçu işleyen şirketlerin özel güvenlikleriyle karşı karşıya kalıp, iş makinelerinin, barikatların önünde mücadelelerin en merkezinde var olurken, köy meydanlarında, dağlarda, ormanlarda nöbetler tutarken, bağlı olduğumuz ekoloji örgütlenmelerinde, karar alma mercilerinde dahi bulunamadık. Kendi hareketlerimiz içinde cinsiyetçi ayrımcılığa uğradık, sözlerimiz yok hükmünde sayıldı, mücadelemizin geleceğini kurgulamamıza izin dahi verilmedi” sözleri yer aldı.   ‘Erkekler psikolojik şiddet uyguladı’   Karma yapılardaki erkeklerin kadınlara neyi nasıl yapması gerektiği ile ilgili izah etme tavrına, emek ve yaş hiyerarşisi üzerinden baskı kurmalarına, asılsız iddialar, tehdit ve iftiralar ile itibarsızlaştırma, mücadeleden vazgeçirme girişimlerine sıklıkla tanıklık ettikleri ifade edilen açıklamada “Siyasi iktidara karşı hak mücadelesi veren erkeklerin, iktidarın kadınlara yönelik ürettiği cinsiyetçi, gerici politikaları pekiştiren tavırda davranış kalıbı geliştirdiğini gördük. Hareketler içerisindeki kadınların maruz bırakıldığı, en iyisini erkeklerin bildiğinin kabul ettirilmesi, had bildirme ya da akıl verme şeklinde dayatılan bir iktidar kurma pratiği olarak, erbilmişlik mansplaining. Psikolojik şiddet, baskı, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek, yıldırma ve uzun süreli sistematik baskı uygulaması olarak mobbing. Ataerkil sistemin devamlılığı için kadının ikinciliğini, bağımlılığını cinsiyetçi argümanlarla tahakküm ve üstünlük kurma biçiminde uygulayan eril şiddet, durumlarında kadınların yalnızlaştırıldıklarını, başlarına geleni tanımlama da engellendiklerini gördük” sözleri yer aldı.   ‘Ayrımcılık karşısında feminist mekanizmalar işletilecek’   Kamusal ifşa da başta olmak üzere, ekoloji hareketindeki erkek egemen sistemin yarattığı, cinsiyet ayrımcılığına maruz bırakıldıkları her durumda tüm feminist mekanizmaları işletileceği ifade edilen açıklamada “Ekoloji mücadelesindeki kadınlar olarak sözümüzü ‘Bir ağaç daha eksilmeyeceğiz, bir kadın daha eksilmeyeceğiz’ diye kurduğumuzda, kastettiğimiz, kadın cinayetleri ve ağaç katliamlarına aynı ataerkil tahakkümün neden olduğuydu. Bundan sonra bunu ekoloji mücadeleleri içindeki kadın arkadaşlarımızın, mücadeleden eksilmemesi, eksitilmemesi için de kullanmak uygundur diye düşünüyoruz” sözleri yer aldı.   Açıklamada son olarak “Bu 25 Kasım'da sözümüzü, eril şiddete de, cinsiyetçi yaklaşımlara da ekoloji hareketinde geçit vermeyeceğiz diyerek yükseltiyoruz” denildi.   Colemêrg   DBP Kadın Meclisi, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesinde DEM Parti Gever ilçe örgütü binasında, “Kadın kırımı”, “Toplumsal Cinsiyet” ve “özel savaş politikaları” başlıklarıyla atölye çalışması düzenledi. Atölyeye, DEM Parti Colemêrg Milletvekili Öznur Bartın, DBP Kadın Meclisi Sözcüsü Berivan Bahçeci, DBP Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Berivan Helen Işık, DEM Parti, TJA ve DBP il ve ilçe yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda kadın katılım sağladı.   Mücadeleyi büyütme çağrısı   Dilin, kültürün ve sanatın  yasaklanması, kültürümüzün engellenmesi bir özel savaş politikasının argümanının olduğunu belirten Berivan Bahçeci, “Yasaklara ve engellemelere karşı bir olmalıyız. Tüm anneler, kadınlar ve gençler herkes birbirini tamamlayarak sistemin halk arasına yaydığı uyuşturucu ve fuhuşa karşı ortak mücadele etmeliyiz. Herkes kendi çevresinde özel savaşı konuşup örgütlenirse sistemin bize dayattığı özel savaş politikaları boşa çıkar. Özel savaşın en yoğun kentlerinden biri Colemêrg ili ve Yüksekova ilçeleridir. Sistem, gençleri uyuşturucu ve fuhuşa sürüklüyor. Tüm bunlar özellikle örgütlü toplumun üzerinde yürütüldüğü, özel savaşın en açık örneğidir. Bu örneklerden bir tanesi ise Colemêrg’te Kürt genç kadınlarının eliyle, hemcinslerine karşı uyuşturucu ve fuhuşa zorlama özgür basın tarafından ortaya çıkarıldı. Bu politikalara karşı bir bütün kadınlar olarak mücadelemizi büyütürsek, özel savaş politikaları Kürdistan da boşa çıkacaktır” ifadelerini kullandı.    Atölyeye katılan kadınlar ise özel savaş politikasına karşı her mahallelerde parti öncülüğünde, komisyonların kurulması ve her hafta düzenli olarak toplantıların kurulması gerektiğini vurguladı.    Ardından konuşan Berivan Helen Işık, özel savaş politikaların tüm ulus devletler tarafından devrimci, sosyalist, muhalif, ezilen halklar, kadınlar ve gençler üzerinde yürütüldüğünü belirterek, “Ulus devletler arasında en çok özel savaş politikalarına maruz kalan halk ise Kürtlerdir. Çünkü, Kürt halkının son 50 yıldır örgütlü bir toplumla buluşması nedeniyle bir tehlike olarak görülüyor. Geçmişte savaşlar fiziki bir şekilde yürütülürken günümüzde bu özel savaş teknikleriyle yürütülmektedir. Kurdistan’da ise bu politikalar fuhuş, uyuşturucunun yanı sıra, dil, kültür, sanat, tarih ve doğamız üzerinden bu politikalar derinleştirilerek yürütülmektedir. Kürt halkını tarihsiz ve hafızasız bırakmak istiyorlar. Tüm bu özel savaş politikalarına başta kadınlar olmak ve öncülük etmek üzere örgütlenmeli ve her alanda özel savaşı, sebepleri ve nedenlerini anlatmalıyız” dedi.    Atölye, “Jin Jiyan Azadî” slogan ve zılgıtlarla son buldu.