Kaz Dağları’nda ağaç katliamı sürüyor: Bu coğrafyanın kaderi bu değil

  • 09:02 5 Aralık 2024
  • Ekoloji
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
ÇANAKKALE - Cengiz Holding'e bağlı Truva Bakır AŞ, Kaz Dağları'ndaki altın madeni için ağaç katliamını sürdürüyor. Alandaki duruma ilişkin konuşan Kaz Dağı Ekoloji Platformu üyesi Füsun Kayra, dosyanın 5 aydır Danıştay’da olduğunu ve şirketin 34 günde kestiği ağaç sayısının 600-700 bin civarı olduğunu söyledi. Füsun Kayra, “Bu coğrafyanın kaderi bu değil” dedi. 
 
Kaz Dağları’nda bakır altın madeni işletmek isteyen Cengiz Holding’e bağlı Truva Bakır AŞ, Hacıbekirler köyü yakınındaki ormanlık alanda ağaç katliamına 30 Ekim tarihinden beri hız kesmeden devam ediyor. 1 milyon ağacın kesileceği maden sahası projesinde, yürütmenin durdurulması için açılan dosya ise 5 aydır Danıştay’da bekliyor. 
 
Alandaki duruma ilişkin konuşan Kaz Dağı Ekoloji Platformu üyesi Füsun Kayra, şirketin iktidarla olan işbirliğine dikkat çekerek “Bu siyasi yapı değişmeyeceği sürece bu katliamlara daha çok tanıklık edeceğiz” dedi.
 
‘Sekiz santimin altındaki hiçbir ağacı ağaçtan saymıyor’
 
Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Hacıbekirler köyü için Haziran ayından bu yana beklemede olduklarını ifade eden Füsun Kayra, Haziran’da davayı kaybettiklerini ve Cengiz Holding’in ormandan kesim iznini almış olduğunu belirtti. Haziran’da alınan izne rağmen kesimi yaz aylarında bilinçli olarak yapmadıklarını söyleyen Füsun Kayra, “İnsanların buraya gelmesi daha kolay olur diye herhalde. Toplumsal tepki daha da büyür diye Kasım’a kadar beklediler. 30 Ekim günü başladı kesim. Açık patlatmalı ocak burası. Ocak sahasından itibaren başlamışlardı kesime. Çok hızlı ilerlediler. Kendilerinin verdiği 150 bin civarında bir sayı var ama inandırıcı değil. Çünkü sekiz santimin altındaki hiçbir ağacı ağaçtan saymıyor Cengiz Holding. Sayı 1 milyonun da üzerindedir büyük olasılıkla, çünkü çok sık ve genç meşe ve çamların olduğu bir alan burası 5 bin 200 dönümlük bir alandan bahsediyoruz. Zaten 6 bin dönüme yakın bir ÇED olumlu karar aldıkları, izinli oldukları bir maden sahası var. Bunun 5 bin 200 dönümü ormanlık alandı” dedi.
 
Arazilerini satmayan köylülerin arazileri kamulaştırıldı
 
Maden sahasının Halilağa, Hacıbekirler ve Muratlar köylerinin ortasında olduğunu paylaşan Füsun Kayra, madene en yakın olan ve madenin içerisinde kalacak olan köyün Hacıbekirler köyü olduğunu söyledi. Hacıbekirler köyündeki yurttaşların tarım ve hayvancılıkla uğraştığını belirten Füsun Kayra, köyün Ezine peyniri için üretilen sütün kaynağı olduğunu ancak maden dolayısıyla bunun devam edemeyeceğini sözlerine ekledi. Füsun Kayra, “70 dönümlük arazisini satmayan ve davası olan köylülerimiz var. Onlara da yaklaşık 2-3 hafta önce kamulaştırma geldi. Karşı kamulaştırma davası açıldı. Kamulaştırma gelen arazilerin hemen dibinde atık depolama sahasını kazmaya başladılar. İnanılmaz bir iş makinesi var alanda. Çünkü kesimin neredeyse 3’te 2’sini bitirdiler 34 günde. Son sürat da devam ediyorlar. Normalde saat 17.00’da mesai biter, saat 18.00’e çeyrek varken hala kesimciler hırsla kesim yapmaya devam ediyordu. Biz gidince durdu” şeklinde konuştu.
 
Dosya 5 aydır Danıştay’da
 
Periyotlar şeklinde alana gittiklerini, işi yavaşlatmaya ve durdurmaya çalıştıklarını belirten Füsun Kayra, iki hafta önce yapılan çağrıyla büyük bir buluşmanın da gerçekleştiğini ve bu buluşmaların devamlılık göstermesi gerektiğini söyledi. Dosyanın beş aydır Danıştay’da olduğunu paylaşan Füsun Kayra, “27 Temmuz’da başvurmuştuk Danıştay’a. Beşinci aya girdik, bu kadar kamuoyu tepkisi varken halk ve köylü bu kadar istemiyorken haklı argümanlarımızla, ÇED’deki tutarsızlıklar ve usulsüzlükler söz konusuyken bilirkişi raporu lehimize gelmiş ve burada bir maden işletmesinin kamu yararı yoktur denmiş olmasına rağmen Danıştay hala dosyayı bekletiyor. Aralık ayı içerisinde bir sonuç çıkacaktır diye düşünüyoruz ama o sonuç çıkana kadar burada bir milyon ağacı kesmiş ve dümdüz etmiş olacaklar. Artık burası maden sahası olacak bir alana dönüştürülecek. Ondan sonra yürütme durdurma çıkar mı çıkmaz mı bilmiyoruz. Çünkü Haziran’daki davada da bilirkişi raporu lehimizeydi. Argümanlarımız çok kuvvetliydi. Buna rağmen 2’ye 1 oyla kaybettik davayı” diye ifade etti.
 
‘Cengiz Holding siyasi iktidarla işbirliği yapan bir şirket’
 
Cengiz Holding’in mahkemelere etki ettiğini dile getiren Füsun Kayra, Cengiz Holding’in siyasi iktidarla işbirliği yapan, ortak rant ve işbirliği üzerinden ilerleyen bir şirket olduğunu vurguladı. Kaz Dağları’nda çalışan şirketin Truva Bakır Madencilik olduğunu paylaşan Füsun Kayra, Cengiz Holding’in alanda 60 bin dönümlük ruhsatlı sahası olduğunu söyledi. Füsun Kayra, “Bütün alan altın ve bakır rezervi olarak geçiyor. Alanın tamamını istiyor. Şu anki sayı herhalde 600-700 bini bulmuştur. Gerçekten çam ve meşe mezarlığı gibi bütün alan. Danıştay’a sesleniyoruz aslında biz artık bu dakikada sonra. Çünkü insan gücüyle durdurabileceğimiz bir noktada değiliz. İnanılmaz bir güvenlik var. Devamlı çekim yapan ve oradaki işçileri, kesimcileri, operatörleri bize yönelik kışkırtan, kamyonları üzerimize sürdüren, testerelerle insanların üzerine yürüten bir anlayış var” diye belirtti.
 
Yurttaşları mücadeleden düşürmek için para teklifi yapılıyor
 
Daha önce Cerattepe Eti Bakır’ın başında olan Ünal Arkadaş’ın maden sahasının başında olduğunu ifade eden Füsun Kayra, “Cerattepe’yi bitiren kişi Kaz Dağlarını da bitirmek için ant içmiş” diyerek Ünal Arkadaş’ın direnen köylülerin ve ekolojistlerin direncini kırmak için birçok şey yaptığını, mücadele eden kişilere para bile teklif ettiğini kaydetti.
 
Maden sahası, alandaki ve çevredeki tüm su kaynaklarını alacak
 
Füsun Kayra, maden sahasının bölgedeki su kaynaklarında yaratacağı etkiyi de şu sözlerle anlattı: “Yıllık 5 milyon metreküp su istiyor burası bu maden için ve bölgede böyle bir su yok. Aralık ayına girdik hala yağış yok. Bayramiç Barajı’nda artık arkeolojik kazı yapılıyor içinde, o kadar çekildi ki. Köylülerimiz hayvanları için bile barajdan tankerlerle su taşıyor. 6 bin dönümün etrafındaki üç köyün suyunu zaten alacak. Hâlihazırda DSİ’ye kendisi için gölet yaptıracak iki tane, orada toplanan suyu da alacak. Kocabaş Çayı var, Çan’ın Uzunalan mevkii tarafında. Çan’ın 55 köyünün su kaynağı olan bir çay bu. Aynı zamanda 2 termik santrali bir de seramik fabrikasını besleyen çayın da suyuna talip. 60 bin dönüm ruhsatlı alan etrafındaki 12 köyün de suyuna talip. Cerattepe’de bütün Artvin’in suyunu almış bir şirket, sizce Bayramiç’in bütün suyunu almaz mı? Bütün köyün, Bayramiç’in suyunu alır, Kocabaş çayının suyunu tüketir, bu maden işler. Ama geri kalan ne yapar? Düşünen yok. Hadi, bunu şirket düşünmüyor, peki devlet? Devlet de düşünmüyor.”
 
 
‘Burada Cengiz’i durduramazsak hiçbir yerde durduramayacağız’
 
Yürütme kararı çıkmadan ağaç kesimini bitirmek için hızlandıklarını dile getiren Füsun Kayra, daha önce de aynı bölge için yürütmeyi durdurma kararı aldıklarını ancak şirketin, tekrar ÇED olumlu raporu alarak ilerlediğini söyledi. Füsun Kayra, “Bu siyasi yapı değişmeyeceği sürece, bu rant anlayışı bozulmadığı sürece, buna toplumsal tepkilerin büyümediği sürece bu katliamlara daha çok tanıklık edeceğiz. Kaz Dağları için, Truva Bakır’ın Halilağa Bakır Madeni projesiyle girdiği nokta şöyle kritik bir öneme sahip: Bu Cengiz’in Truva atı gibi bir şey. Biz burada Cengiz’i durduramazsak hiçbir yerde durduramayacağız. Yüzde 79’u maden ruhsatlı bir şehirden bahsediyoruz” dedi.
 
‘Bu coğrafyanın kaderi, bu madenlere teslimiyet değil’
 
Tüm ekolojistlerin Kaz Dağları’ndaki katliama karşı alanda olması gerektiğini sözlerine ekleyen Füsun Kayra, son olarak şunları söyledi: “Kaz Dağları için, Çanakkale’ye Bayramiç’e, çevre ilçelere, köylere çok çağrı yaptık, anlattık, bilgilendirdik. Bu alanı gelip görmelerini istiyoruz. Bu alanın nasıl tarumar edildiğini, nasıl paramparça edildiğini görmelerini istiyoruz. Bu coğrafyanın kaderi bu değil. Bu coğrafyanın kaderi, bu madenlere teslimiyet değil. Buradaki kurdun, kuşun, domuzun, karacanın, geyiğin, tilkinin, sincabın yaşam alanı gidiyor. Buradaki köylünün yaşam alanı gidiyor. Burada yaşayan hiçbir canının kaderi bu olamaz. Böyle bir katliam olamaz, bu bir eko-yıkım ve eko-kırım sahasına da dönüşecek. Bu boyuttaki eko-yıkıma kimsenin sessiz kalmaması gerekiyor. Kendine ekoloji aktivistiyim diyen hiç kimsenin sessiz kalmaması gerekiyor.”