Toplumsal sistemin inşası (7) 2025-08-11 09:01:11     ‘Biz’ bilinciyle yeni yaşam: Abdullah Öcalan’dan Komün Manifestosu   Leyla Ayaz    HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan’ın “devrimci dönüşüm” perspektifi, yalnızca bir silahsızlanma çağrısı değil; ahlaki-politik toplumun inşası için komünal yaşamı esas alan yeni bir toplumsal model önerisi sunuyor. Komün, bireyin topluma, toplumun bireye dönüştüğü yer olarak tanımlanıyor.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı tarihi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ardından, PKK 5–7 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği 12’nci Kongre ile silahlı mücadele sürecini sonlandırma ve örgütsel fesih kararı aldı. Kongreye sunulmak üzere Abdullah Öcalan tarafından iki ayrı belge hazırlandı. Bu belgelerden biri, Serxwebûn gazetesinin 521’inci ve son sayısında yayımlandı.   Abdullah Öcalan’ın 25 Nisan tarihli, 21 sayfalık kapsamlı değerlendirme metni, yedi ana başlık ve bir giriş bölümünden oluşuyor. Bu belge, yeni dönemin teorik, politik ve tarihsel temellerini ortaya koyarken, özellikle Kürt meselesine dair paradigmatik bir geçiş sürecini analiz ediyor. “Kürt varlığında ve sorunsallığında bir dönemin sonu, yeni dönemin eşiğinde olmak” başlığıyla sunulan bu perspektif içinde yer alan önemli bölümlerden biri de, “Tarihsel toplumda devlet ve komün ikilemi” üzerine yapılan değerlendirmeler.   Dosyamızın bu bölümünde Abdullah Öcalan'ın komün kavramına ilişkin çözümlemelere yer veriyoruz.    Komünü mümkün kılan ölçüler    Komün kavramının anlam ve kökenine dikkat çeken Abdullah Öcalan şu değerlendirmeyi yapıyor: "Komünün etimolojik kökü, Kürtçe kom kelimesinden gelmektedir. Komün, birlikte yaşamın tüm toplumsal alanlarda örgütlenmiş, sistematize olmuş hali; yani ortaklaşmaya, paylaşıma, dayanışmaya, eşitliğe ve özgürlüğe dayalı toplumsal yaşam birimidir. Komünü mümkün kılan ölçüler: ortak ruh, yaşama iradesi, temel amaç ve hedefler, eylem ve davranış birliğidir."   Komünlerin işlevi    Abdullah Öcalan, komünlerin yapısal işlevini şöyle tarif ediyor: "Komünde mekan, sayı veya belirlenmiş sınırlı hedefler tek başına yeterli olmamakla birlikte, komün çıkar ortaklığı da değildir. Komünler, işlevsiz veya hedefsiz toplumsal birimler değil, aksine toplumsal anlamda en fazla üreten, yaratan, geliştiren, güzelleştiren ve zenginleştiren işlevsel birimlerdir. Kendisini yalnızca bir alanla veya bir sorunun çözüm yöntemiyle sınırlı tutmaz. Komün, bir topluluğun ortak zihniyet ve anlam dünyasını; yaşamın tüm alanlarında örgütleyerek oluşturdukları bir toplumsal yaşam birimidir. Komünü oluşturan topluluğun tümü tek bir bireyi, tek bir birey ise topluluğun tümünü yansıtır. Komün aynı zamanda birbirini tamamlayan insanların oluşturduğu toplumsal varlık halidir."   Yaşamın her alanında birlikte olmak   Komünal yaşamın duygusal ve etik birlikteliğine işaret eden Abdullah Öcalan şu sözleri kullanıyor: "Komünal yaşam; acıda sevinçte, histe sezgide, coşkuda hüzünde, darda bolda, iyiyle yaşamak olduğu kadar kötüye karşı mücadelede de birlikte olmaktır. Komünal toplulukta ve komün yaşamında 'birimiz hepimiz; hepimiz birimiz, hepimiz hepimiz için' ilkesi esas alınır. Şeyh Bedreddin’in 'Yâr’ın yanağından gayrı, her yerde, her şeyde, hep beraber demek için düştük yollara, yollara' deyişinde ifadesini bulan ortak yaşam ve birliktelik, komün kavramını destekler.    Bu temelde birey, kendisi olabilen ancak aynı zamanda komün üyesi olan bir kişi haline gelir. 'Kendisi olmak', kendine görelik, bireycilik, ben-merkezcilik veya görecelik değildir. İnsan bireyi toplumdan kopuk biçimde kendisi olamaz; bırakınız kendini, fiziksel yaşamını sürdürmesi bile olanaksızdır. Dolayısıyla kendisi olmak, toplumun ve doğanın bir parçası olduğunu anlamak ve bunun bilincine varmak; bu parça olmanın sorumluluğunu taşımak, bu sorumlulukla katılmak ve katıldığı oranda da güç almaktır. Öte yandan topluluğun parçası olmak, iradesizlik, katılımsızlık, sıradanlık veya hiçlik anlamına gelmez. Böyle bir birey, birey olamayacağı gibi asalak ve tüketici bir varlık da olabilir."   Yeniden inşa   Komünün yeniden inşa kapasitesine değinen Abdullah Öcalan bu durumu şöyle açıklıyor: "Komün, kendini yeniden yaratan insanların oluşturduğu; kendini yeniden inşa eden toplumdur. Yeniden inşa; duygu, düşünce, irade, katılım, üretme ve yaratmakla yani kimlik ve kişilik kazanmakla gerçekleşebilir. Komün oluşturmakta karar kılmış bir topluluktaki herkes komünün üyesidir. Bir komünde çocuk, yaşlı, genç, kadın ve erkek tüm üyeler, komün yaşamında; komünün varlığını ve işlevselliğini sürdürmesinde; ortaya çıkan sorunların çözümünde ve ihtiyaçların tespit edilip giderilmesinde kendi özgünlüklerine uygun biçimde ancak eşitlik temelinde katılır ve sorumluluk taşır."   Abdullah Öcalan, komün inşasında demokratikliğin vazgeçilmez olduğunu vurguluyor: "Komün inşa etmenin bir diğer temel şartı ise demokratikliktir. Komünün temelleri olan paylaşımcılık, eşitlik ve özgürlük gibi ilkeler, ancak demokratik bir toplulukta mümkün olabilir. Komün içindeki demokratiklik, temsil aldatmacasına değil; düşünce görüş eylem ve sorumlulukta doğrudan katılım esasına dayanır. Topluluk veya toplum, kendi iradesi, karar ve uygulama gücüyle komününü inşa eder. Hangi gerekçeyle olursa olsun komün, söz konusu topluluğa dışarıdan dayatılamaz; doğrudan veya dolaylı zorlama, yönlendirme, dayatma ya da baskıyla komün oluşturulamaz. Nasıl ki toplumun kendisi, tüm toplumsal biçimler ve yaşamdaki tüm eylemler önce zihniyette gerçekliğe dönüşüyorsa; komün de önce zihniyette inşa edilir.    Zihniyetten kopuk komün iddiaları nihayetinde çıkar çatışması veya dağılmayla sonuçlanır. Komün zihniyeti, yapılanmayla kendi doğruluğunu ortaya koyar ve hakikatleşir. Komün zihniyetinin oluşması ancak örgütlenmeyle mümkündür. Bu çerçevede topluluk, yaşamın tüm alanlarında kendi demokratik özyönetim mekanizmalarını inşa eder. Demokratik özyönetim mekanizmaları, ne bağımlı ne aşırı merkezi; ne tam bağımsız ne de aşırı bireysel örgütlenmelerdir. Bu birimler özerk yapılar olup, demokratik ve konfederal temeldeki bütünlüğün tamamlayıcı parçalarıdır."   Komünlerin diğer topluluklara saygı temelinde var olması gerektiğini belirten Abdullah Öcalan şu tespitlerde bulunuyor: "Bir komün, diğer toplulukların, halkların veya toplumsal kesimlerin toplumsal doğaya uyumlu varlıklarına ve değerlerine saygıyı esas almalıdır. Bir komün, kendi içinde ne kadar demokratik, eşitlikçi ve paylaşımcı olursa olsun; eğer başka toplumlar veya toplumsal gruplar için de aynı hakları talep etmiyorsa, bu komün gerçekte toplum dışı ve karşıtı konumda kalır."   ‘Tüm insanları kapsayan bir ‘biz’ olmalı’   Abdullah Öcalan, komünlerin toplumsal sorumluluk anlayışıyla birbirine bağlı olması gerektiğini şu sözlerle dile getiriyor: "Bir komün, tüm komün olma özelliklerini güçlü biçimde barındırsa da; eğer diğer komünlerden kendisini yalıtır veya diğer toplulukların komün kurma hakkını yadsırsa, bu komünün topluma karşı sorumluluğu iddia edilemez. Böylece kendisiyle sınırlı kalan komünler, tarihte sıkça görüldüğü gibi ya erir, dağılır ya da devlet iktidar sistemine eklemlenir. Yani komün özü itibariyle ‘biz’ bilinci üzerinde gelişen toplumsal yaşam biçimidir, ama burada kastedilen ‘biz’, yalnızca bazı komün, grup veya toplulukları değil; sermaye iktidar tekelleri ile onların bilinçli iş birliği içinde olanlar dışındaki tüm insanları kapsayan bir ‘biz’ olmalıdır. Komünün esas aldığı ‘biz’ in dualist karşılığı olarak tanımlanan ‘öteki’ aranacaksa; bu ancak devletçi uygarlık güçleri ve onların bilinçli destekçileri olabilir."   ‘Eşitlik komün tarafından tanımlanır’   Komünlerdeki eşitlik anlayışının farklılıkları gözeten bir içerikte olması gerektiğini vurgulayan Abdullah Öcalan, "Bu temelde bir komünün kuruluşu, diğer komünlerin kuruluşunu da hedeflemelidir. Komündeki eşitlik anlayışı, formel bir eşitlik değildir. Toplumu oluşturan bireyler farklı yaş, fiziksel durum, cinsiyet, yetenek ve beceri özelliklerine sahiptir. Toplumsal yaşama katılımları da bu özelliklere göre değişir; bu nedenle herkes aynı oranda katılamaz. Komündeki eşitliğin temel dayanağı insan olmaktır. Komünü oluşturan bireylerin fiziksel ve ruhsal durumları kadar yetenekleri ve özgünlükleri de dikkate alan bir eşitlik anlayışı esas alınır. Komün üyesi olmanın sorumluluklarını yerine getirdiği oranda eşit haklara sahiptir. Eşitliği kimlerin, nasıl ve neye göre tanımladıkları önemlidir. Komündeki eşitliğin temel ölçüsü, insanın doğaya, kendi doğasına ve toplumsal doğaya aykırı olmamasıdır. Eşitlik, komün tarafından tanımlanır; ölçüleri ve uygulaması toplum tarafından belirlenir” diyor.    Ahlaki-politik toplumun önemi    Abdullah Öcalan, komünlerin ahlaki-politik toplumun somut yaşam birimleri olduğuna dikkat çekiyor: "Ahlakı toplumun kolektif hafızası, vicdanı ve toplumsal varlığın sürdürülmesinin temel ölçüleri olarak; politikayı ise bunlara dayanarak toplumun kendi varlığını sürdürmesine yönelik işler ve çözümler üretmek anlamında ele alıyorsak, komünler ahlaki politik toplumun hakikat hâlini aldığı yaşam birimleridir."