İktidarcı basın Rojin Kabaiş raporunda da kötü sınav verdi 2025-10-26 09:04:04     Melike Aydın   İZMİR - Ailenin, hak savunucularının ve kadınların sesini duymak istemeyen erkek egemen medya Rojin Kabaiş dosyasını ilk defa duyuyormuş gibi yaptı, suça maruz kalanı değil, devlet kurumlarını korudu. Her zaman iktidarları koruyan basın yine kötü sınav verdi.   Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi Rojin Kabaiş’in bir şekilde katledilmesinin üzerinden bir yıldan fazla süre geçti. Bu süreçte erkek egemen basın halkı, suça maruz kalanın yanında değil devlet kurumlarının yanında, gerçeği manipüle eden veya saklayan tavrına devam etti. Başından beri katliam ve tecavüz ihtimali yüksek olmasına, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunun başından beri iki erkek DNA’sını ortaya koymasına rağmen sanki ilk defa duyuyormuş gibi davranan erkek egemen iktidarcı basın bir birinden gözü kapalı kopyalayıp yapıştırdığı haberlerle Rojin Kabaiş’in değil, faillerin işini kolaylaştırdı.   ‘İntihara meyilli imajı basın üzerinden çizilmişti’   Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’de kaldığı yurttan çıktıktan sonra kendisinden haber alınamadı, 18 gün sonra kaldığı yurdun 24 kilometre ötesinde sahilde cenazesi bulundu. 6 Kasım 2024 tarihli otopsi raporuna göre boğularak hayatını kaybetmiş, üzerinde iki erkeğe ait DNA örneği bulunmuş ancak bu örneklerin vücudunun hangi bölgesinden alındığı belirtilmemişti. Üstelik Rojin Kabaiş’in internet aramalarında çıkan bazı cümleler cımbızlanarak basına sızdırılmış, intihara meyilli biri imaj çizilmişti. Rojin Kabaiş’in telefonunun şifresi 1 yıldır çözülemedi ama şansa bakın ki not defterine Google şifresini yazmıştı. Böylece internette arattığı kelimelerle nasıl da intihara meyilli olduğu ortaya çıkmıştı. Eksik yazılan rapor, intihara meyilli imajı bariz şekilde alıkoyma, tecavüz ve katliam olasılıklarından ziyade kamuoyunda intihar şüphesinin gelişmesine neden oldu. Google’da “otopsi nasıl yapılır”, “öldükten sonra cennete nasıl gidilir” gibi aramaların yapıldığını yazıyordu. Kanıt niteliğinde hiçbir belge veya fotoğraf kullanılmadan yapılan “intihar” temalı bir haber, bir de telefon şifresinin yüksek güvenlikte ve 10 haneli olduğu bilgisi.   Faillere kaçmaları ve delilleri karartmaları için zaman kazandırılmış oldu   Bütün bunlara karşılık ailenin ve avukatların talepleri ile raporda eksik bırakılan hususlar 10 Ekim 2025’te açıklandı, bu DNA’ların göğüs ve iç vajinal bölgeden alındığı ortaya çıktı. Oysa raporu hazırlayanlar bunu bilmelerine rağmen DNA’ların cenazenin bulunduğu yerden başka yere taşınırken bulaş riski gerekçesiyle 200’ün üzerinde erkekten DNA örneği alındı ve test edildi. Ancak aradan aylar geçmiş, kamuoyu Narin Güran katliamından sonra başka bir Kürt kızının şüpheli ölümüne yönelik tepkileri bastırmış olacaktı. Tabi bu süre zarfında DNA testine tabi tutulmayan faillerin belki de kaçmış olabileceğini de unutmamak lazım.   ‘Devlet bilişim uzmanlarının şifre kırmakta başarısız olduğunu iddia etti’   Faillere zaman kazandıran başka bir durum da Rojin Kabaiş’e ait telefon dökümünün çıkarılmamış olmasıydı. Telefon için ‘yüksek düzeyde şifreli’ denmesiyle zaten Rojin Kabaiş şüpheli, belki de makul olmayan bir kadın imajına bürünüyor. Oysa Türkiye’nin teknoloji uzmanlarının Android işlemcisi olan telefonları kırabildiği herkesin malumu olduğu bir bilgi. Ancak Adalet Bakanlığı bu işlemi yapamadıklarını açıkladı bu nedenle de telefon Portekiz’e gönderildi. Duruşma sürüncemede kaldı, kamuoyunun gündemine farklı konular girdi.   ‘Katliamı ortaya çıkarmak isteyen basına sansür, soruşturma, yayın yasağı’   Katliama dair daha fazla detay var. Bunlardan biri üniversite rektörünün otopsiye girmesi, hangi amaçla oraya girdiği, böyle bir hakkının olmaması önemli sorular ama her şeyden önce bir insan ölünce mahreminin de bittiği anlamına gelmediği bilinmeli. Diğer detay Rojin Kabaiş’in babası Nizamettin Kabaiş’in yurtdışı bir telefon numarasıyla tehdit edilmesi. En önemli detay ise JINNEWS Haber Müdürü Öznur Değer’in Rojin Kabaiş’in öldüğü hafta üniversitenin güvenlik görevlisinin yurtdışına kaçtığı iddiasının yazıldığı haber gerekçesiyle soruşturma açıldı, katliamı gündemleştiren, paylaşan basın mensupları ve haberler yasaklanıyor.   Durumun özeti böyle iken erkek egemen medya yine halktan, suça maruz kalandan, kadından değil erkekten, faillerden ve devlet kurumlarının yanında tavır aldı. Otopsi raporunun gizleyemediğini kamuoyuna sıradanlaştırarak yansıttı. Rojin Kabaiş katliamına basının yaklaşımına bir gözatalım   ‘NTV’yi şoke eden gelişme başından beri bilinen gerçek’   11 Ekim NTV – “Rojin Kabaiş soruşturmasında şok gelişme: 2 ayrı erkeğe ait DNA tespit edildi” başlıklı haberi ile Nizamettin Kabaiş’in bir yıldır verdiği mücadeleyi görmezden geldiğini ortaya koydu. NTV’yi şoke eden gelişme aslında başından beri ayan beyan ortada olan konuyu sanki yeni ortaya çıkmış gibi bir başlıkla verdi. Başlıkların detay okumayan internet okuyucusu için bilgi edinme adına yeterli geldiğini unutmamak gerekir. NTV ertesi gün Nizamettin Kabaiş’in ifadelerine yer vererek attığı başlıkla konuyu toparlamaya çalışan nitelikte “Başından beri cinayet olduğu belliydi” şeklinde oldu.     ‘Gündemi takip etmeyen gazete’   12 Ekim’de “Rojin Kabaiş'in ölümünden aylar sonra yeni gelişme! İki erkeğe ait DNA tespit edildi: Soruşturma başka bir aşamaya geçmiştir"  şeklindeki başlığı ise Gazete İzmir de DNA’ların yeni tespit edilmiş gibi bir başlıkla kamuoyunu yanılttı. Oysa o DNA’lar daha önce de bulunmuştu ancak otopsi raporunda bunların cesedin neresinden alındığı söylenmemişti. Gazetenin gündemi takip etmediklerini iddia edebilir miyiz?   Yeni Şafak yine devlet kurumlarını korudu   Yeni Şafak gazetesi her zamanki gibi iktidarın sözcülüğüne ve propagandasını yapmaya devam etti. 1 Eylül günü “Rojin Kabaiş'in ölümüne ilişkin savcı aileye umut verdi: İki kişiden şüpheleniyoruz” başlığı ile savcının soruşturmadaki eksik, sorunlu yanlarını kapattı. Aslında atılan başlık tam da devletin bir yandan şiddete devam ederken diğer yandan Kürtlere uzanan ‘şefkatli el’ propagandasını çağrıştırıyor. Oysa en basitinden savcı kayıp gününden itibaren şehrin bütün kamera kayıtlarına inceleyebilirdi. 13 Ekim’de ise “Adli Tıp Kurumu’ndan ‘Rojin Kabaiş’ açıklaması: 'Darp, şiddet ve cinsel saldırıya ait bir bulgu yok ölüm suda boğulma sonucu meydana geldi” başlığı ile başından beri üniversite, yerel yöneticilerin ‘intihar’ iddialarını pekiştiren bir başlık attı. 15 Ekimde ise ‘Rojin Kabaiş’in ölümüyle ilgili telefon verileri aydınlatıcı olacak: Adli Tıp raporu dosyaya girdi, ek uzman görüşü istendi.   ‘Katliama yabancılaşan bir dil’   Diken’de 18 Ekim’de köşe yazısı yayınlanan Deniz Ece ‘Faili meçhul ve şüpheli: Sahiden Rojin Kabaiş'e ne oldu?’ başlığı ile aslında Türkiye’de bazı sol sosyalist tandanslı çevrelerin etrafında yaşananlara ne kadar yabancı ve uzaktan baktığının ifşası. ‘Sahiden’ kelimesi tanımadığımız ya da uzaktan tanıdığımız biri hakkında gıybet yapmak gibi. Kelimelerin gücü vardır, ‘hakikat’, ‘gerçeklik’ başka bir anlam içerir ‘sahiden’ başka bir anlam. Elbette ki gazetecinin haberle arasına mesafe koyması gerekir ancak bu mesafenin dikine değil yatay olması gerekir. Yoksa nasıl empati kuracak?   Yazıda geçen haberlerin linkleri aşağıdaki gibidir: