Erzincan Cezaevi önünde eylem
- 18:15 4 Kasım 2025
- Güncel
ERZÎNGAN - Erzincan Yüksek Güvenlikli Cezaevi önünde yapılan açıklamada tutsakların yaşamını tehlikeye atan uygulamalara derhal son verilmesi çağrısında bulundu.
Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Amed Barosu, Erzincan Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yaşanan ihlallere dair Erzincan Yüksek Güvenlikli Cezaevi önünde açıklama yaptı. Açıklamaya Çewlîg, Dêrsim, Xarpêt Erzingan ve Amed’den çok sayıda siyasetçi, kurum ve kuruluş temsilcileri katıldı.
“Tutsaklara özgürlük ve toplumsal barış ” pankartının ardından konuşan, MED TUHAD-FED Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin, çatışmaların olmadığı, sözlerin kurulduğu bir süreçten geçtiklerini belirtti. Pınar Sakık Tekin, Herkesin süreç için elinden geleni yapmaya çalıştığını fakat cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve tecridin devam ettiğini vurguladı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dêrsim Milletvekili Ayten Kordu, cezaevlerinde yaşanan sorunlarından kaynaklı hem ailelerin hem de cezaevi içerisinde tutsakların çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını söyledi. İdare ve Gözlem Kurulları’nın Erzincan'da ve pek çok cezaevinde siyasi saik ile hareket ettiğini ifade eden Ayten Kordu, “Dolayısıyla erteleme kararlarını esas alarak sordukları siyasi, ideolojik sorularla bunu gerçekleştiriyorlar” diyerek cezaevinde, adli tutukluların siyasi tutukların yanına getirilme, 30 yılın ardından infazı ertelenen tutsakların olduğunu dile getirdi.
Açlık grevine başlanıldı
Ayten Kordu, yaşanan hukuksuzluğun takipçisi olacaklarını vurgulayarak, tutsakların pazartesi gününden beri açlık grevine başladığını duyurdu. Ayten Kordu, “Açlık grevci bir insanın cezaevinde en son geleceği noktadır. Açlık grevinde olan arkadaşlarımızın da bir an önce sorunlarının çözülmesi, idarenin bu konuda daha doğru bir çözüm gerçekleştirmesi, sistemin bu konudaki gözlem kurullarının siyasi saikiyle hareket etmesinin bir an önce önüne geçilmesi gerekiyor” dedi.
Hak ihlalleri sıralandı
ÖHD Amed Hapishane Komisyonu üyesi Süleyman Zaman, cezaevi içinde yapılan “rutin aramaların” tacize dönüştüğü, eşyaların tahrip edildiği , kitap, dergi ve mektuplara el konularak tutsakların düşünsel üretiminin engellendiğini belirterek, Kürtçe mektupların sansürlenmesi, sağlık hakkı sistematik biçimde ihlal edilmesi, revir ve hastane sevklerinin geciktirilmesi, kronik hastalıklar ve diş tedavilerinin aylarca ertelenmesi gibi ihlalleri sıraladı. Süleyman Zaman, “İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla infazların hukuka aykırı biçimde uzatılması ise bu ihlaller zincirini tamamlamaktadır. 2021 yılından bu yana uygulamada olan İdare ve Gözlem Kurulları, hukuken yalnızca ‘iyi hâl’ değerlendirmesi yapmakla yükümlüyken, fiiliyatta mahpusların özgürlük hakkını keyfi biçimde engelleyen bir mekanizmaya dönüşmüştür. Özellikle siyasi mahpuslar üzerinde ideolojik baskı aracı olarak işletilen bu kurullar, ‘pişmanlık’ dayatması ve kimlik inkârı üzerinden bir itaat rejimi kurmaktadır” diye belirtti.
İnfaz ertelemeler
Kurul görüşmelerinde tutsaklara “örgütle bağını koparıp koparmadığı”, “taraflı koğuşta kalıp kalmadığı” ya da “pişman olup olmadığı” gibi politik içerikli sorular yöneltildiğini bu değerlendirmelerin tahliyelerin engellenmesine gerekçe yapıldığını söyleyen Süleyman Zaman, “Bu yaklaşım, Anayasa’nın 25 , 37. ve 38. maddeleri ile AİHS’in 5. maddesinde güvence altına alınan düşünce, adil yargılanma ve kişi özgürlüğü ilkelerine açıkça aykırıdır. Kurullar, pratikte yargının alanını aşarak paralel bir yargı mekanizmasına dönüşmüştür. Erzincan Kadın Hapishanesi’nde Nurcan Aslan, Ardıl Çeşme, Ziynet Sağlam; Yüksek Güvenlikli Hapishanede ise Abdülmecit Yüksekbağ, Mustafa Amutgan ve Keleş Celal hakkında alınan kararlar, bu keyfi sistemin somut göstergeleridir. İnfaz sürelerini doldurmalarına rağmen yalnızca ‘pişmanlık göstermedikleri’ gerekçesiyle tahliye edilmemiş, özgürlükleri ideolojik gerekçelerle engellenmiştir.”.
Talepler dile getirildi
Süleyman Zaman, hapishanelerde sürdürülen baskı, tecrit ve yok etme politikalarına karşı susmayacaklarını ifade ederek şu talepleri sıraladı:
"*Tüm mahpusların sağlık, güvenlik ve temel haklarının güvence altına alınmasını,
* İdare ve Gözlem Kurulları’nın siyasi ve ideolojik bir sorgulama aracına dönüştürülmesine son verilmesini,
* İnfaz yakma ve hukuki dayanaktan yoksun tahliye erteleme uygulamalarının kaldırılmasını,
* Farklı suç gruplarının bilinçli biçimde aynı alana tutulması gibi mahpusların yaşamını, güvenliğini tehlikeye atan uygulamalara derhal son verilmesini,
* Cezaevlerinde şeffaf, insan onuruna saygılı ve yargı denetimine açık bir infaz sisteminin oluşturulmasını hukuk devleti ilkesinin ve insan haklarının gereği olarak talep ediyoruz."







