Sağlığımız bu kadar mı değersiz? 2025-12-03 09:03:16   'Ama biz ilaç sırasındayken, devlet dairesinde saatlerce beklerken, rapor peşinde koşarken, canımız acırken o sözler hiçbir işe yaramıyor. Biz farkındalık değil, haklarımızın uygulanmasını istiyoruz. Biz pozitif ayrımcılık değil, engellerin kaldırılmasını istiyoruz.'   Cansu Can    36 yaşındayım. Hipofosfatemik raşitizm hastasıyım. Bir yaşımda bana tanı kondu, bir yaşımda ilaç kullanmaya başladım. Yani kemiklerim bebekliğimden beri fazladan bakım, fazladan destek, fazladan özen istiyor. 30 yıldır da aynı ilacı Reducto Spezial—kullanıyorum. Bu ilaç sayesinde yürüyebiliyorum, çalışabiliyorum, yaşamı sürdürebiliyorum. Ama Covid döneminden sonra bir karar verildi: İlacım “endikasyon dışı”na alındı. Bir kalem oynadı ve benim 30 yıllık tedavim neredeyse erişilemez hale geldi.   Bu hafta 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Yıllardır süslü mesajlarla kutlanan, “farkındalık” konuşmalarıyla geçiştirilen, ama engellilerin gerçek sorunlarının hiç duyulmadığı bir gün. Ben de bu 3 Aralık’ta, sadece kendim için değil; benim gibi yaşayan binlerce engelli kadın için ses çıkarıyorum. Engelli kadınlar için sağlık sistemi bir hak değil, bir engeller zinciri. Endikasyon dışı kararından bu yana yaşadıklarım, yalnızca benim hikâyem değil. Bu ülkede engelli kadın olmak, sağlık sisteminin kendisiyle savaşmak demek.   Bir ilaca ulaşmak için:    * Randevu kovala,    *Muayeneye git,    *Tetkik yaptır,    *Sonuçları bekle,    *Endikasyon dışı dosyası hazırla,    * Rapor çıkar,    İlacı yazdır,    *Türkiye Eczacılar Birliği’ne gönder,     Euro kur farkını yatır,    *Sonra tekrar bekle…   Her aşama ayrı bir mücadele. Her aşama ayrı bir stres. Her aşama ayrı bir yıpranma. Zaten zor yürüyen, zor ayakta duran bedenimle; devletin kapısından kapısına koşmak zorunda bırakılıyorum. Bu, sağlık hizmeti değil; açık bir bürokratik şiddettir. “Tedaviye erişemiyorum” demekten yoruldum. İlaca ulaşamadıkça kemik ağrılarım arttı. Geceleri uyuyamıyorum, sabah kalkamıyorum. Tetkiklerimde gerileme var; doktorlar bunun ilacın düzensizliği yüzünden olduğunu söylüyor. Benim bedenim geriliyor, ama bürokrasi kılını kıpırdatmıyor. Sizce bu adil mi? Bir insanın sağlığı, bir imzaya, bir kur farkına, bir rapora, bir masaya bırakılamaz. Ama bugün tam da böyle oluyor.   Her 3 Aralık’ta aynı sözler    3 Aralık, kutlama değil, yorgunluğumuzun günü Her yıl 3 Aralık’ta aynı sözler duyuluyor:“Engelleri birlikte aşacağız.” “Engellilere destek olmalıyız.” “Farkındalık yaratmalıyız.” Güzel sözler… Ama biz ilaç sırasındayken, devlet dairesinde saatlerce beklerken, rapor peşinde koşarken, canımız acırken o sözler hiçbir işe yaramıyor. Biz farkındalık değil, haklarımızın uygulanmasını istiyoruz. Biz pozitif ayrımcılık değil, engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Biz merhamet değil, insanca muamele istiyoruz. Talebimiz net ve insani; Yıllardır kullandığımız ilaca erişimi kolaylaştırın. Endikasyon dışı kaldırılmalı ya da en azından raporla ilaca erişim mümkün hale getirilmeli. Zaten yıllardır aynı tedaviyi sürdüren hastaların her defasında önüne duvar örülmesi hem anlamsız hem acımasız. Biz lüks bir şey istemiyoruz, Yeni bir ilaç da istemiyoruz. Daha pahalı bir tedavi de… Sadece 30 yıldır kullandığım ilaç için yeniden “kendimi ispat etmek” zorunda bırakılmak istemiyorum.   Bizim yaşamımız bu kadar mı önemsiz?    Bu ülkenin sağlık sistemi en çok bize destek olmalıydı. Ama bugün en çok bizi tüketiyor. Hem bedenimiz yoruluyor, hem ruhumuz yıpranıyor, hem ekonomimiz çöküyor. Biz yaşamaya çalışırken, sistem bize yaşamı daha da ağır hale getiriyor. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde soruyorum: Sağlığımız bu kadar mı değersiz? Bizim yaşamımız bu kadar mı önemsiz? Daha kaç kez anlatmalıyız derdimizi? Yeter artık. Kolaylaştırın. Görün bizi. Duyun sesimizi. İlaç bir haksa —ki öyledir— bu hakkı erişilebilir kılın. Engelli kadınlar yalnız değil, sesimiz artık daha gür çıkacak.