Rojin Kabaiş dosyasında 'tecavüz' ihtimali yok sayıldı 2025-10-15 09:04:15            Şehriban Aslan   AMED - Rojin Kabaiş’e dair geçtiğimiz günlerde açıklanan ATK raporu sonrası avukat İrem İlhan, dosyada çok fazla ihmalin olduğunu kaydederek, “Rojin dosyası sıradan bir dosya değil, kadınların yaşam hakkı karşısında devletin sorumluluk testidir” dedi.   Hazırladığı raporda Rojin Kabaiş'in vücudunda iki farklı DNA tespitini yapan ancak aile ve avukatların ısrarlarına rağmen DNA'ların hangi bölgede bulunduğunu açıklamayan Adli Tıp Kurumu (ATK), aradan geçen bir yılın ardından mahkemenin talebiyle durumu açıkladı. ATK,  iki farklı DNA'dan birinin Rojin Kabaiş'in göğüs kısmında, diğerinin ise genital bölgede olduğunu mahkemeye bildirdi. ATK’nin Rojin Kabaiş dosyasında kritik bir öneme sahip bilgiyi bir yıl saklaması toplumun her kesiminden tepkilerin gittikçe büyümesine neden oldu.   Dosyanın takipçisi olan Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi Temsilcisi avukat İrem İlhan, dosyanın başından bu yana yaşananları anlattı.   İki baronun ortaklaşmasına dikkat çekildi    İrem İlhan, baroların ortak açıklamasının dosyanın artık şüpheli bir kadın ölümü değil de kamu vicdanını ilgilendiren bir kadın katliamı veya cinsel saldırı dosyası olduğunu yeniden görünür kıldığını söyledi. İrem İlhan, iki baronun ortak açıklamasının hem soruşturma makamlarına hem de kamuoyuna artık sürecin bir sessizlik ile gerçekleştirilmeyeceğinin mesajını verdiğini ifade etti.   İki baronun ortaya koyduğu dayanışmaya dikkat çeken İrem İlhan, “İstanbul ve CEDAW Sözleşmelerinin de öngördüğü devletin etkin soruşturma yükümlülüğünü hatırlatan bir baskı unsuru oluşturuldu. Bu ortak iradenin de delillerin üstünün örtülmesinin engellenmesini ve soruşturma aşamasının da hızlandırılması amacını güttüğüne inanıyoruz” dedi.   ‘İntihar ettiğine dönük algı operasyonu oluşturuldu’   Rojin Kabaiş’e dair “intihar” şüphesi yaratılmasına dikkat çeken İrem İlhan, bu duruma dair şu sözleri kullandı:  “Ülkede birçok şüpheli kadın ölümü dosyası intihar etiketiyle kapatılmaya çalışılıyor. Rojin Kabaiş dosyasında da aynı şekilde oldu. Rojin’in daha bulunduğu ilk günlerde Van Valisi ve üniversite rektörü ailenin yanına gelerek Rojin’in ‘intihar’ ettiğine dair söylemlerde bulunuyor. Böylelikle intihar algısı dolaşıma koyuluyor. Bu da hiçbir somut veri olmadan Rojin’in intihar ettiği düşüncesinin dolaşıma sokulması; soruşturmayı yönlendiren ve delillerin toplanma safhasında zedeleyen bir algı operasyonuna dönüştü. Oysa devlet ve devlet kurumlarının görevi etkin bir soruşturma yürütmektir. Yine ön yargısız bir şekilde kadın ölümlerini potansiyel cinsiyet temelli şiddet vakası olarak soruşturmak olmalıydı. Bahsettiğimiz olayda İstanbul Sözleşmesi açıkça ihlal edilmiştir” sözlerine yer verdi.   Eksiklikler, gizlemeler, ihmaller…   Baro temsilcilerinin açıklamasında, “Dosyada tıbbi ve hukuki anlamda hukuksuzluklar yaşandığını” belirten İrem İlhan, “En temel örnek olarak gecikmeler, delil toplama ve değerlendirme aşamalarındaki gecikmeler, ihmaller, gizlemeler olarak bahsedebiliriz. Somut olarak örnek vermemiz gerekirse; delil toplanırken bir yeri gözetleyen kamera bozukmuş. Normalde ne yapılması gerekiyordu? Bu kameranın bozuk olsa dahi muhafaza altına alınması ve bozuk olup olmadığının tespiti yapılıp tutanağa geçirilmesi gerekiyordu. Fakat ilk savcı döneminde bu kameranın bozuk olduğu söylenmiş ve hiçbir şekilde kamera muhafaza altına alınmamış. Direkt ‘kamera bozuk’ diye dosya arasına almış. Yine her dosyada olması gereken, olay yerinin güvenli bir şekilde çevrilmesi gerekiyor çünkü delillerin gizlenmesi safhasında bu çok önemlidir. Olay yeri asla çevrilmemiş ve delil toplama aşamasındaki büyük ihmaller ve gizlemeler olarak değerlendiriyoruz” şeklinde belirtti.   Dosyada ihmaller zinciri   İrem İlhan konuşmasının devamında, “Aynı zamanda Rojin’in bedeninden DNA örnekleri alınmıştı. Ki dosyaya baktığımızda bu yaklaşık 10 aydır var olan bir şey. DNA’nın Rojin’in bedeninin neresinden alındığına dair raporu aylarca alamadık. Bu da büyük bir ihmal olduğunun göstergesidir. Adli Tıp da bunu geciktirdi. Hatta biz bu yüzden Adli Tıp görevlileri hakkında ‘görevi kötüye kullanma ve delilleri gizleme’ suçları bakımından suç duyurusunda bulunmak zorunda kaldık. Bunun yanı sıra kolluk kuvvetlerinin fazlaca ihmali oldu. İlk savcı tarafından da etkin bir süreç yürütülmedi. Bu süreç kadın dosyalarında sıklıkla karşılaştığımız, adaletin zamana yayılarak gecikmesinin en tipik örneğidir” ifadelerini kullandı.   ‘Ailenin mücadelesi farkındalık yarattı’   Ailenin bir yıldır süren adalet mücadelesinin kamuoyu açısından nasıl bir farkındalık yarattığına değinen İrem İlhan, “Rojin’in ailesi sessizleştirilmeye çalışılan bir hakikat karşısında direniyor diyebiliriz. Bu direniş, Türkiye’deki kadın ölümlerinin kader olmadığını, her bir dosyanın politik olduğunu bir kez daha gösteriyor. İntihar algısının bir süre sonra sorgulanması bir farkındalık yaratmış oldu. Artık adli süreçler sorgulanıyor. Kadın hareketinin dayanışmasıyla da bu mücadelenin birleşmesi, toplumun her kesiminde adalet arayışının toplumsal bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlattı” sözlerine yer verdi.   ‘Gizlilik kararı şeffaflığı ortadan kaldıran bir perdeleme aracı’   Dosyadaki kısıtlılık kararının devam ettiğine dikkat çeken İrem İlhan, ailenin dosyaya fiilen erişiminin engellendiğini kaydetti. İrem İlhan, “Bu gizlilik kararı genellikle soruşturma aşamasının zarar görmemesi adına verildiği söylenir. Fakat bugün geldiğimiz aşamada görüyoruz ki bu gizlilik kararı şeffaflığı ortadan kaldıran bir perdeleme aracı olarak kullanılıyor. Bu kararların kaldırılması için genellikle sulh cezaya itiraz yolunu kullanıyoruz. Bunun yanında da sürecin kamu denetiminin sağlanması için barolar ve kadın örgütleriyle dayanışma içerisinde hareket ediyoruz. Ayrıca gizlilik kararı biz dosya vekillerini çokça zorlayan bir yerde durdu. Dosyaya yeni savcı atanmasıyla, sürecin biraz yumuşamasıyla ve savcının da inisiyatifiyle avukatlar olarak dosyaya erişebildik. Öncesinde dosyada çok az bilgiye ulaşabildik. Aylardır dosyada olan bir DNA bulgusu var, ona erişemiyoruz. Bu DNA örnekleri dosyanın ilk aşamasından bu yana mevcut. Gizlilik kararı olmasaydı bunu fark edecektik” dedi.   Bulaş ihtimali nedir?   İrem İlhan devamında şu ifadeleri kaydetti: “Dosyada yine bulaş ihtimalinden bahsedildi. Bulaş ihtimali nedir? Temas yoluyla, sürtünme yoluyla bulaşabilecek şeylerdir. O zaman DNA örneklerinin nereden bulunduğunu bilmiyorduk. O zaman kısıtlılık kararı olmasaydı ve erişebilseydik, DNA’nın bulaş yoluyla bulaşmayacağını tespit edebilir ve buna yönelik bir rapor isteyebilirdik.   Sıradan bir dosya değil   Ayrıca yargı, kadın ölümlerine hâlâ şüpheli bir mesafeden, politik olmayan teknik bir meseleymiş gibi yaklaşmaya çalıştığını gösteriyor. Oysa az önce bahsettiğimiz gibi intra vajinal bölgesinde tespit edilen DNA örneği varken, Türk Ceza Kanunu Madde 102 kapsamında bu DNA örnekleri cinsel saldırı ihtimalini hukuken kuvvetlendiren açık bir delildir. Buna rağmen dosyanın hâlâ cinayet veya cinsel saldırı ekseninde genişletilmemesi, kadına yönelik şiddeti yapısal bir sorun olarak görmekten kaçınan yargı pratiğinin bir sonucudur. Rojin Kabaiş dosyası sıradan bir dosya değil, kadınların yaşam hakkı karşısında devletin sorumluluk testidir.”