TÜİK’in şiddet araştırması: Veriler var, sorumluluk yok 2025-10-07 15:11:42   TÜİK’in şiddet araştırması: Veriler var, sorumluluk yok   HABER MERKEZİ – Aile Bakanlığı ve TÜİK ortaklığında hazırlanan çalışma, kadın örgütlerini dışlayarak erkek şiddetinin politik ve yapısal nedenlerini görmezden geldi. Rapor, şiddeti sayılara indirgerken devletin bu şiddetteki rolünü görmezden geldi.   Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kadınların yıllardır ısrarla talep ettiği “kadına yönelik şiddet verilerini” ilk kez yayımladı. Ancak araştırma, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın denetiminde, TÜBİTAK 1007 programı kapsamında Marmara Üniversitesi işbirliğiyle yürütülerek devletin kontrolündeki bir veri üretimine dönüştü.   18 bin 275 kadınla yapılan çalışma, şiddetin yaygınlığını sayısal oranlarla ortaya koyarken, erkek şiddetini besleyen politik, toplumsal ve kültürel nedenleri görmezden geldi.    Kadın örgütlerinin ve bağımsız araştırmacıların dışarıda bırakıldığı rapor, devletin “kadın politikalarının başarı hikâyesi” olarak sunuluyor. Ancak tablo, kadınların yaşadığı gerçekleri değil, devletin kendini aklama çabasını yansıtıyor.   Devlet, kendi şiddetini sayılarla görünmez kıldı   Araştırmaya göre kadınların yaşamlarının herhangi bir döneminde yüzde 28,2’si psikolojik, yüzde 18,3’ü ekonomik, yüzde 12,8’i fiziksel şiddete uğradı. Ancak bu oranlar, erkek şiddetinin boyutlarını “istatistiksel güvenlik” sınırlarına hapsederken, devletin koruma ve önleme sorumluluğunu tamamen görmezden geldi.   Raporda kadın katliamlarına, faillerin cezasız bırakılmasına, kadın sığınma evlerinin yetersizliğine ya da 6284 sayılı yasanın uygulanmamasına dair tek bir ifade yer almadı. Kadınlar her gün katledilmeye devam ederken, devlet yalnızca “ölçülebilen” şiddet biçimlerine odaklanarak, katledilen kadınları istatistiğin dışında bıraktı.   Kadın örgütleri dışlandı, ‘resmî gerçeklik’ üretildi   TÜİK’in Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Marmara Üniversitesi işbirliğiyle yürüttüğü çalışma, kadın hareketinden, barolardan, akademisyenlerden ve yerel kadın dayanışma ağlarından hiçbir katkı almadan hazırlandı. Kadınların yıllardır sahada topladığı veriler, tanıklıklar ve raporlar yok sayılırken, devletin belirlediği “bilimsel yöntem” tek geçerli kaynak haline getirildi.   Kadın örgütleri, erkek şiddetini anlamak ve durdurmak için sahada mücadele ederken, TÜİK’in araştırması onları yalnızca “anket dışı” hale getirdi. Bu durum, devletin “kadınlarla değil, kadınlar hakkında konuşma” politikasını bir kez daha görünür kıldı.   Eksik veriler, eksik gerçekler   Raporda psikolojik, ekonomik, fiziksel, dijital ve ısrarlı takip biçimleri oran olarak yer alsa da, şiddetin nedenlerine, faillerin konumuna, hukuki süreçlerin sonuçlarına ve kadınların hayatta kalma mücadelesine dair hiçbir veri paylaşılmadı. Örneğin, “Şiddet sonrasında kaç kadın adli makamlara başvurdu?”, “Kaç dava takipsizlikle sonuçlandı?”, “Kaç fail ceza indirimi aldı?” ve “Şiddete uğrayan kadınların kaçı sığınmaevine erişebildi?” gibi soruların hiçbiri yanıtlanmadı.  TÜİK, şiddetin sadece “ölçüsünü” gösterirken, nedenini ve faillerini gizlemeyi tercih etti.   Genç kadınlar hedefte, ama devlet politikaları yok   TÜİK’e göre, son 12 ayda kadınların yüzde 11,6’sı psikolojik, yüzde 3,7’si dijital, yüzde 3,2’si ekonomik, yüzde 3,1’i ısrarlı takibe, yüzde 2,6’sı fiziksel, yüzde 0,9’u cinsel şiddete uğradı. Rapor, 18 yaşından küçük olanları da kadın kategorisinde vermesi ise dikkat çekti. Raporda ayrıca, 15-24 yaş arasındaki kadın ve çocukların neden daha fazla hedef alındığına dair hiçbir analiz sunmadı.    Ne eğitim sisteminin cinsiyetçi yapısına, ne dijital şiddet yasalarının yetersizliğine, ne de dijital medya üzerindeki kadın sesine yönelik baskılara değiniliyor. 15-24 yaş arası kadınlar şiddete en çok uğrayan grup olmasına rağmen, devletin politikaları bu şiddetin kaynağını değil, yalnızca sonucunu sayıyor.   ‘Erkeğin öfke kontrolü’ bahanesiyle sistem aklanıyor   Raporda şiddetin gerekçesi “erkeğin öfke kontrolü”, “maddi sıkıntı” ve “kıskançlık” gibi psikolojik nedenlerle açıklanıyor. Bu söylem, erkek şiddetini bireysel bir “duygu sorunu”na indirgerken, devletin cezasızlık politikası, erkekliği koruyan hukuk sistemi ve cinsiyetçi toplumsal düzen gibi yapısal nedenleri görünmez kılıyor. Kadınlar ise yıllardır söylüyor: “Erkek şiddeti bir öfke patlaması değil, sistematik bir iktidar biçimidir.”   Kadınlar konuşuyor, devlet duymuyor   Araştırmaya göre, kadınların yüzde 47,7’si uğradığı şiddeti kimseyle paylaşmadığını belirtiyor. TÜİK bu sessizliği “bireysel tercih” gibi yorumlasa da, kadınların konuşamamasının nedeni devletin duymaması ve korumaması. Kadınlar polise gitmiyor çünkü koruma kararları kâğıt üzerinde kalıyor; savcılığa başvurmuyor çünkü dosyalar düşüyor; sığınma evine ulaşamıyor çünkü yer yok.   Kadın mücadelesinin yerine devlet istatistiği   TÜİK’in 2024 raporu, erkek şiddetinin sistematikliğini değil, görmezden geldiği raporunda, Mor Çatı, KCDP, TJA, EŞİK Platformu gibi kadın örgütlerinin ve JINNEWS’’in de aralarında olduğu birçok yayın kuruluşunun yıllardır sahadan topladığı verileri, tanıklıkları ve aylık şiddet çetelelerini yok saydı.