'Orta Doğu halkları da bu süreci sahiplenmeli'

  • 09:03 19 Temmuz 2025
  • Güncel
AMED - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın uzattığı barış elinin yükseltilmesi gerektiğini belirten TJA aktivisti Arzu Karaman, “Hem Türkiye’deki hem Orta Doğu’daki hakların bu süreci sahiplenmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.  
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında yaptığı tarihi görüntülü çağrı geçtiğimiz günlerde paylaşıldı. Abdullah Öcalan, “Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” ifadelerini kullandı. 26 yıl sonra gelen görüntülü mesaj, yalnızca Kürdistan ve Orta Doğu’da değil, dünyanın dört bir yanında büyük bir heyecan uyandırdı. Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine 11 Temmuz’da Barış ve Demokrasi Toplum Grubu (BDTG) gerillaları Güney Kürdistan’ın Silêmanî kırsalında bulunan bölgede düzenlenen törenle silahlarını imha etti. Kürt sorunun demokratik yollarla çözümüne dair birçok adım atılırken bu aşamadan sonra devletten somut adım atılması bekleniyor.
 
Tevgera Jınên Azad (TJA) aktivisti Arzu Karaman, sürece dair yaşanılanları ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini noktasında değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Tüm Kürdistan’da halk toplantıları yapıyoruz’
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısını hatırlatan Arzu Karaman, bu çağrının silahların susması ve demokratik toplumun inşası açısından önemine dikkat çekti. Arzu  Karaman, “Bu çağrı yalnızca Kürt halkına değil; başta Ortadoğu olmak üzere tüm halklara, kendilerini demokratik bir toplum olarak inşa etmeleri ve yönetmeleri yönünde yapılmıştır. Bu süreci Kürt halkı, kadınlar ve gençler sahiplendi; yeni bir döneme geçildiğini kabul ettiler. Kürdistan’ın dört parçasında ve Ortadoğu’da demokratik toplumun ne olduğu ve nasıl inşa edilebileceği üzerine yoğunlaştık. Bu çerçevede, Amed başta olmak üzere tüm Kürdistan illerinde yoğun halk toplantıları gerçekleştirdik. Bu toplantılarda halkla bütünleşerek, Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının anlamını ve demokratik toplumun inşasının halklarla birlikte nasıl gerçekleştirileceğini tartıştık” dedi.
 
Halkın, demokratik toplumun inşasına yabancı olmadığını vurgulayan Arzu Karaman, “Kürt halkının tarihinden gelen bir inşa ve yaşam biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, öncüler olarak bu süreci aktarırken zorluk yaşamadık. Halk, bilinçlendiğinin, aktif olduğunun ve demokratik toplumun inşasının bizzat kendisinden kaynaklandığının farkına vardı. Halk toplantılarımız devam ediyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Abdullah Öcalan’ın barış çağrısı hep olmuştur’
 
Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının çok anlamlı ve tarihî bir çıkışa işaret ettiğini belirten Arzu Karaman, “Bugün baktığımızda, 3. Dünya Savaşı Ortadoğu’da başlatılmış durumda. Burada yine Kürt halkı hedef alınmaktadır. En ağır bedelleri ödeyenlerin kadınlar, çocuklar ve Kürt halkı olduğunu bir kez daha fark ettik. 3. Dünya Savaşı çemberine sıkışmış bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. İsrail’in İran’a saldırısı ve bu saldırının ardından savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimali artık aşikârdı. Türkiye de bu durumu göz önünde bulundurarak Sayın Abdullah Öcalan ile birlikte bir çözüm yoluna başvurma gerekliliği duydu. Halklar, bir kez daha Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı ve Sayın Abdullah Öcalan’ın buna olumlu yanıt vermesiyle barışın sağlanmasının ne kadar gerekli olduğunu gördü. Tarihe baktığımızda, Sayın Abdullah Öcalan’ın ve özgürlük hareketinin başlangıcından bu yana sürekli barış çağrısı yaptığını görmekteyiz. Kürt halkının hareketi ve Önderi, hiçbir zaman silahtan yana olmadıklarını, silahın ancak zorunluluk sonucu ortaya çıktığını her zaman dile getirmiştir. Soykırıma uğratılan bir Kürt halkı gerçeği vardı ve bu nedenle silahlı mücadeleye başvurulmuştu. Ancak Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt halkının hareketi, her zaman barış konusundaki ısrarlarını sürdürmüştür” ifadelerini kullandı.
 
‘Silahlar devre dışı bırakılmalı denildi’
 
Sayın Abdullah Öcalan’ın öncülük ettiği hareketin 50 yılı aşkın süredir süren bir silahlı mücadelesi var” diyen Arzu Karaman, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin bir NATO ülkesi olduğunu biliyoruz. Sayın Abdullah Öcalan, savaşlarla, silahlarla, tanklarla ve uçaklarla hiçbir sonuca ulaşılamayacağını; artık silahların devre dışı bırakılması gerektiğini bir manifesto ile ortaya koymuştur. Devlet de bir noktada, silahlarla bir yere varılamayacağını kabul etmek zorunda kalmıştır. Her seferinde, ‘savaş’ adı altında bir kaosa sürüklendiklerini fark ettiler. Artık, ancak silahların susması; barışın, demokratik toplumun inşasının, halklarla bütünleşmenin ve sürecin sahiplenilmesinin bir kurtuluş sağlayabileceği anlaşılmıştır. Savaşlar, katliamlar ve soykırımlar bu yolla durdurulabilir.” 
 
Önderlik tutumu 
 
Türkiye’nin Kürt halkıyla savaşırken aslında diğer ülkelerin etkisi ve yönlendirmesi altında olduğunun açıkça görüldüğünü belirten Arzu Karaman, bu nedenle silahların susması ve demokratik siyasetin önünün açılması gerektiğine vurgu yaptı. Abdullah Öcalan’ın bu diyalog sürecinin merkezi olduğunu ve muhatabının ise TBMM olduğunu ifade eden Arzu Karaman, “Eğer hem Türkiye hem de Kürt halkı bu gerçeği kabul eder ve ortak akılla hareket ederse, bu savaşlar ve kaos ortamı durdurulabilir. Sayın Abdullah Öcalan, tarihsel rolünü oynarken hiçbir zaman bireysel bir kaygı içerisinde olmadı. Kendisinin halklarla birlikte bir özgürleşme hedefi olduğunu açıkça dile getirdi. Bu yaklaşım, tarihte ilk kez görülen bir önderlik tutumu olarak değerlendirilebilir” sözlerini kullandı.  
 
‘Adımlara ciddiyetle yaklaşımlıdır’
 
Arzu Karaman, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine PKK'li bir grup, Güney Kürdistan’ın Silêmanî kırsalında bulunan bölgede düzenlenen törenle silahlarını imha etmesine de değindi. Arzu Karaman, şu sözlere yer verdi: “Silah bırakmaktan çok iyi niyet olarak adlandırıyoruz. Hegemon güçler ve Türkiye tarafında hep şöyle bir bahane vardı ‘PKK bir terör örgütüdür ve hiçbir anlaşma yapamayız.’ Sayın Abdullah Öcalan, tekrar bir taktik ve strateji uygulayarak PKK’nin feshi ile bir iyi niyet açığa çıkardı. PKK’nin bunca yıldan sonra bu iyi niyeti ortaya koyması, Türkiye devleti tarafından ciddiyetle karşılanmalı ve adımlar atmalıdır. Kürt halkı ve özgürlük hareketi hiç bir zaman silahtan yana olmadı. Her seferinde diyalog ve müzakere ile barışa ve çözüme ivmelenme isteklerini ortaya koydular. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt halkı üstüne düşeni fazlasıyla yaptı. Bundan sonra bütün adımların devlet tarafından atılması gerekiyor. Bu iyi niyet yaklaşımı boşa çıkarılırsa Türkiye Devleti büyük bir kayıp yaşayacaktır.
 
Bu süreci en çok kadınlar sahipleniyor
 
Savaş ortamında ne yazık ki en ağır bedelleri kadınlar ödediği için bu süreci en çok biz sahipleniyoruz. Gözyaşlarının, savaşların, acıların ve kaosların artık bitmesi gerekiyor. Kadının doğasında savaşa karşı bir duruş vardır. Barışın öncülüğünü de biz kadınlar olarak üstlenip, bu tarihi süreci sahiplenmeliyiz. Sayın Abdullah Öcalan’ın uzattığı barış elini yükseltmemiz gerekiyor. Biz kadınlar, halk toplantılarımızı sürdürerek süreci sağlıklı bir şekilde aktarmaya çalışıyoruz. Biz inanıyoruz ki Türkiye de bunun farkında. Kürt halkı bu kadar acıdan sonra barışa tekrar iyi niyetle yaklaşmışsa bunun suiistimal edilmemesi gerekir. Hem Türkiye’deki hem Orta Doğu’daki hakların bu süreci sahiplenmesi gerektiğini düşünüyoruz.”