Kürtçe için imza kampanyası: Anayasal değişiklik yapılmalı 2025-09-10 09:01:40   Rozerin Gültekin   İSTANBUL - ÖHD, Kürtçeye anayasal güvence için imza kampanyası başlattı. Toplanan imzalar ekimde Meclis’e sunulacak. ÖHD İstanbul Şubesi Dil Komisyonu üyesi avukat Aslı Gülseren, “Ana dilde eğitim hakkı, üniter yapıya aykırı değil, temel bir insan hakkıdır” dedi.    Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Kürtçeye resmi statü tanınması ve anadilde eğitim hakkının güvence altına alınması için imza kampanyası başlattı. 15 Ağustos'ta hukukçuları kapsayan bir kampanya başlatan ÖHD, 1 Ekim'e kadar kampanyayı sürdürecek. Bu tarihe kadar toplanan imzalar Meclis'te sunulacak.    Kampanyaya dair ÖHD İstanbul Şubesi Dil Komisyonu üyesi avukat Aslı Gülseren, aktarımda bulundu.   Tarih boyu süren asimilasyon politikası   Tarihsel sürece bakıldığında devletin Kürtçeye yönelik tavrının “yok etmek” üzerine olduğunu belirten Aslı Gülseren, “Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana geçen yüzyıllık süre zarfında devletin Kürt diline ve Kürt kimliğine yönelik baskılarına baktığımızda aslında hedefin Kürt dili değil, Kürt halkı olduğunu görüyoruz. Bunu sadece Türkiye yapmadı. Özellikle 1’inci Dünya Savaşı sonrasında, ulus devleti inşa etme sürecine giren çoğu ulus devlet; tek bir ulus çatısı altında toplama, toplumu homojenleştirme ve kendi ulusal bütünlüğüne tehdit olarak algıladıkları etnik, dilsel, dinsel toplulukları eritme, yok etme ve kimliklerini ortadan kaldırma amacı güttü. Çünkü bir milleti, bir ulusu oluşturan temel unsur dildir. Dili yok ettiğinizde kimliği de yok etmiş oluyorsunuz. Türkiye de bu ülkelerden biri oldu.    1’inci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ulus devlet, özellikle katı dilsel asimilasyon politikalarını Kürtçeye yönelik gerçekleştirdi. Çünkü Kürtleri, kendi ulusal bütünlüğüne ve toprak bütünlüğüne tehdit olarak algılıyordu. Cumhuriyet kurulduktan sonra ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyası, asimilasyon politikalarını gözler önüne seren çok iyi bir örnek. Bu asimilasyon politikaları amacına ulaşamadı. Kürtler yine de dillerini konuşmaya devam etti” dedi.   Kürtçeye statü için kampanya   Kürtçeye statü tanınması ve ana dilde eğitimin sağlanması amacıyla bu kampanyayı başlattıklarını dile getiren Aslı Gülseren, bu gündemle Meclis’te bir komisyonun oluşmasını talep ettiklerini ifade etti. Aslı Gülseren, “Kurulacak komisyonun Türkiye'nin mevcut siyasi, sosyal, ekonomik, iktisadi ve kültürel yapısına uygun bir şekilde, özellikle Kürtlerin yoğunluklu olarak bulunduğu bölgeleri göz önünde bulundurarak Türkiye'ye uygun ana dilde eğitim modelinin üzerine çalışmalar yürütülmesini sağlaması için kampanyayı başlattık. Hukuki engeller, Anayasa’nın 42’nci maddesinde var. Birkaç akademisyen, 42’nci maddenin Türkçe dışındaki farklı dillerde eğitim ve öğretim faaliyetlerinin görülmesine engel teşkil etmediğini düşünüyor. Ama temelde, 1923 yılından bu yana sürekli olarak Anayasa’nın 42’nci maddesi engel olarak gösterilir. Bu madde, Türk vatandaşlarının Türkçe dışında eğitim ve öğretim kurumlarında farklı bir dilde eğitim öğretim göremeyeceğine dair bir madde. Öncelikle bu maddenin değiştirilmesi lazım” diye belirtti.    ‘Üniter yapı engel değil’   Yasal engeller kaldırıldıktan sonra ana dilde eğitim modelinin tartışılması gerektiğinin altını çizen Aslı Gülseren, dünya üzerindeki çok dilli eğitim sistemine sahip olan ülkelerin bu konuda örnek teşkil ettiğini kaydetti. Aslı Gülseren, “Türkiye, ana dilde eğitim konusunda sürekli olarak üniter yapısını sebep olarak gösterir. Üniter yapılı devletlerde resmi dil dışında ana dilde eğitim olamaz gibi ezberleri var. Oysa ki biz dünya üzerindeki örneklere baktığımızda ana dilde eğitim hakkının temel bir insan hakkı olduğu ve üniter yapıyla bir ilgisinin olmadığını görüyoruz. Üniter yapıda örgütlenen devletlere örnek olarak da Finlandiya'yı, İsveç'i, Slovenya'yı gösterebiliriz. Federatif bir şekilde örgütlenen Belçika, Almanya, İsviçre, bu tür ülkelerde birden fazla resmi dil var ve yine aynı şekilde okullarda birden fazla dille eğitim veriliyor. Bölgeli devlet olarak da İspanya'yı örnek gösterebiliriz. İspanya'da bölgeli devlet şeklinde örgütlenen bir devlet ve ülke genelinde resmi dil İspanyolcadır. Ancak özel bölgelerde İspanyolcanın yanı sıra diğer azınlık dili resmi dil olarak kullanılıyor” sözlerine yer verdi.    Anadilin önemi   Bir ulusun kendi varlığını, kültürünü, geleneğini devam ettirebilmesi ve gelecek nesillere aktarabilmesi için kendi dilinde eğitim görmesinin önemini vurgulayan Aslı Gülseren, “Dil bir araç ve siz bu aracı zayıf bıraktığınızda, sizin varlığınız da, kültürünüz de, sanatınız da zayıf bırakılmış oluyor. Dolayısıyla giderek küçülürsünüz ve yok olmaya doğru gidersiniz. Bu düşünceyi biz üretmedik özellikle ana dilde eğitimle alakalı birçok hukuki, pedagojik, psikolojik çalışmalar var ve ana dilinde eğitim görmeyen çocukların, azınlıkların, daha sonradan çok ciddi problemlerle karşılaştığına, sosyal, zihinsel, kültürel olarak gelişimlerinin çok geride kaldığına yönelik birçok çalışma var” diye kaydetti.    İmzalar Meclis’e sunulacak   Aslı Gülseren, son olarak şöyle konuştu: “Barış süreciyle amaçlanan demokratik bir toplum yaratmak. Barışçıl ve demokratik bir toplum demek, vatandaşların özgür ve rahat bir şekilde her şeyi konuşabildikleri diyalog ve müzakere kanallarının sonuna kadar açık olduğu bir ortam demektir. Siz eğer kendi dilinizi bile konuşamayacak bir ortamdaysanız, barıştan, demokratik bir toplumdan asla bahsedilemez. Bu zemin sağlanmadığı sürece zaten Kürt sorununun çözülmesi yolunda herhangi bir adım kat edilemez. İlk önce bu ortamın sağlanması lazım. Özgür düşünce ortamının sağlanması lazım. Toplum da, bu kampanyayı gündemlerine alabilir ve destek olabilir. Biz kampanyayı sadece hukukçular arasında başlattık. Sivil toplum kuruluşları da bu şekilde bir kampanya başlatabilir. Sivil toplum kuruluşları da buna ne kadar yardımcı olursa, bu konu o kadar gündemde olur. Meclis’in gündemine sokmak da o kadar kolaylaşmış olur. Kampanya, Meclis’in açılışına kadar sürecek. Ardından imzalarla beraber Meclis’e bir başvuru yapmayı düşünüyoruz.”