Cumartesi Anneleri: Kaybedilenleri de kaybedenleri de unutmadık 2025-07-19 13:45:28   İSTANBUL – Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1060’ıncı haftasında “Kaybedilenleri de, kaybedenleri de unutmadık” diyerek zaman aşımı kararlarının değil, yargılamanın esas alınması çağrısını yineledi.    Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak, faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, eylemlerinin 1060’ıncısını gerçekleştirdi. Kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarının taşındığı eyleme, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki basın metnini İHD İstanbul Şubesi'nden Avukat Jiyan Kaya okudu.   Beyaz Toroslar   Basına yansıyan haberlere göre, İstanbul’da görev yapan bir savcı, 1990’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların sembolü hâline gelen Beyaz Toros’un maketini makam odasında sergilediğini söyleyen Jiyan Kaya, “Beyaz Toroslar, bizim sevdiklerimizi kaybeden karanlık dönemin simgesidir. Hukuksuzluğun, cezasızlığın ve devlet eliyle işlenen ağır insan hakları ihlallerinin sembolüdür. Böyle bir simgenin bir adalet makamında sergilenmesi asla kabul edilemez” ifadelerini kullandı.   ‘Mekanizmalar devreye sokulmalıdır’   Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a seslenen Jiyan Kaya, “Kayıp yakınlarının travmalarını tetikleyen ve toplum vicdanını yaralayan bu tutum, Adalet Bakanlığı tarafından görmezden gelinemez. Resmî sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güveni zedeleyen, görev ve sorumluluklarını hiçe sayan bu savcı hakkında derhal işlem başlatılmalı ve görevden el çektirilmesini sağlayacak mekanizmalar gecikmeden devreye sokulmalıdır” dedi.   Bu hafta yapılan eylemde 20 Temmuz 1992’de kaybettirilen Hasan Gülünay’ın hikayesi paylaşıldı.   92’de kaybettirilen Hasan Gülünay   Hasan Gülünay’ın katledildiği süreçte yaşananları hatırlatan Jiyan Kaya, Hasan Gülünay’ın öyküsünü, şu sözlerle anlattı: “ 23 Mayıs 1992 tarihinde Artvin'de gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinden, İstanbul’da aynı mahallede yaşayan Hasan Gülünay’ın daha önce kayıp ilanı verdiği ehliyeti çıktı. Bu nedenle, 32 yaşında ve dört çocuk babası olan Hasan Gülünay polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis takibinde olduğunu söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden iş yerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönmedi.   Hasan’ın işyerini telefonla arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını ve Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğunu bildirdi. Ancak savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran ailesine, Hasan’ın gözaltında olmadığı ve arandığı söylendi. Bunun üzerine aile, memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyeti'nde üst düzey yetkili konumda bulunan Hüseyin Kocadağ ile görüştü. Kocadağ, aileye ‘Hasan Gülünay sağ, içeride. İşkence izleri iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.”   Tanık ifadesi   Hasan Gülünay ile aynı tarihlerde gözaltında olan bir tanığın ifadesini hatırlatan Jiyan Kaya, “Aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık, ağır işkence görmüş bir kişinin yanlışlıkla kendi hücresine konulduğunu, bu kişinin ‘Ben Hasan Gülünay’ım, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!’ dediğini ve kısa süre sonra  yanlışlık fark edilince apar topar hücreden alındığını açıkladı. Bu ifşalardan sonra hem ailenin hem de tanığın evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler. Ayrıca, 19 Temmuz 1992’de gözaltına alınan H.K., Gayrettepe’de günlerce işkence gördüğünü ve işkencecilerin kendisine ‘Hasan Gülünay’ı öldürdük, sıra sende’ dediklerini aktardı” diye ekledi.   Zaman aşımı kararı   Olayla ilgili deliller toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden, zaman aşımı nedeniyle dosya ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı vermesine dair, ailenin yaptığı itirazın reddedildiğini anımsatan Jiyan Kaya, “Bunun üzerine aile, 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. Anayasa Mahkemesi, 21 Nisan 2016’da yalnızca ‘yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütülmediğine’ hükmetti. Ancak zamanaşımı sona erdiği için soruşturmanın yeniden açılmasına gerek olmadığına karar verdi. Uluslararası insan hakları normlarına ve AİHM içtihatlarına açıkça aykırı olan bu kararı kabul etmiyoruz” diye konuştu.   Hasan Gülünay’ın öyküsünün ardından İHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Jiyan Tosun Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay’ın mektubunu okudu.   Deniz Gülünay’ın mektubu şu şekilde:    “Babam bir faili meçhul değil. O, devletin gözaltında kaybetme politikasının bir sonucudur. Onun hikayesi kişisel bir acı değil; bu ülkede muhalifleri susturmak, devrimcileri yok etmek, toplumun hafızasını parçalamak için yürütülen sistematik bir devlet politikasının parçasıdır. Babamın akıbetini sorduğumuzda bize cevap vermeyenler, aslında onun devrimci kimliğine cevap veriyor. Çünkü onu kaybedenler, onu bir kişiden ibaret görmüyordu. Biz, kaybedilenlerin yakınları olarak her gün hesap soruyoruz.   Gözaltında kaybetmelerde fail sadece işkenceci polis ya da asker değildir. Asıl fail devlettir. Bu suça ortak olan herkes kayıplarımızın failidir. Onları kaybedenler, bizi de yok saymak istiyor. Sesimizi kısmak, hafızamızı silmek, teslim olmamızı sağlamak istiyor. Ama bilsinler:   Biz onları unutmuyoruz. Kaybedilenleri de, kaybedenleri de unutmuyoruz.   Ve biliyoruz ki hesap sorulmadan adalet gelmeyecek. Kaybedenleri affetmiyoruz. Failler yargılanana kadar susmuyoruz.”   Eylem, karanfillerin alana bırakılmasıyla sona erdi.